.

kendin ettin kendin buldun tarzı

Herkese iyi pazarlar. Birazımız kendini Sonisphere a atmış ''gürültü'' tarzı müzik dinlerken, yazarın n' hali,mesaj kaygılı broşürleri yerlere serperek stad etrafında arz- ı endam etti ve son 5 gündür birikmeyen enerjisinin yanı sıra, eksilerden harcayarak sonu tüketmiş bulundu. Dinlenmek istediğimden diil de kronik faranjitli bünyem, biraz uykuya biraz da tembelliğe hasret kalabiliyor. Ve şikayet hakkı, 5 günün 3 ünde ''kendin ettin kendin buldun''* tarzıysa eğer elden uçuuup gidiyor.


Anlamadığım bişey varsa o da NuPera' nın işletmeci yetksini almış güvenlik görevlilerinin, bazen ismimizin listede yazması gerektiğini savunup bazen can ciğer kuzu sarması oluyor olması. Bir ikinci anlayamadığım konuysa hayatımda bu kadar yetkili güvenlik görevlisi görmemiş olmam. Arkadaşımın gündüz konuştuğu kadının ismini almayı akıl etmemesi üzerine yeterli savunma yapamasak da, güvenlik görevlisinin ''size kim böyle bişe söyledi adını verin kovduralım.'' demesi çok çok ayrı.NuPera da güvenlik olunca bünyesine gariplik kaçan insanları sunduk..

Sene bitince bi kısmımız erasmus gibi bi yol izledi kendine.Bi kısmımız kaçınılmaz memleket çilesine bi kısmımız güneye özlem gidermeye koşuyo.Şu aralar sık sık çalışıyor olsam da  dün erasmusa gidicek bi arkadaşım için ''şık'' konseptli asmalımescit başlangıçlı bi program yapıverdik kendimize. Bütün konseptimize rağmen yol üstünde garip tadlı tekilalar ve vodkalar yuvarlayıp, bol bol dansedip, kulaklarımız duymayana ve ben yürüyemez hale gelene  dek de vazgeçmedik.Neden yol üstü tekilaların bu kadar ucuz olduğunu da anlamış olduk. Sürümden kazanıyordur tarzı dürüst bi sonuç çıkarmıştım halbuki ben kendimce, öyle diilmiş.Bu arada bir malibu-portakal ın güzelliği pek az içkide var.Denenilesi ve malibunun o güzel kokusuyla zevki çıkarılası bi içki.


                                             



* kendin ettin kendin buldun tarzı kesinlikle dinlenmeyi seçmen gereken zamanlarda "daha nasıl yorulabilirim" bilinçaltlı davranışların sonucu ortaya çıkar. Fiziksel yorgunluk, bohem yaşantı hissini verebilir, düşünmeye zaman bırakmaz, dikkat..


pazar şarkısı; bir metrobüs yolculuğu boyunca dinleyip uyuduğum sia dan gelsin o zaman



öptüm'n
Read more

nerde kalmıştık..

Herkese merhaba! tamam artık tekrar düzenli olarak yazmaya devam edicem, blogumu terketmedim..Bitmek tükenmek bilmeyen bir ders çalışma zorundalığı halinde olduğum için, biraz daha sıkıntılıyım. Gerçi ben istendim bütünlemelere de kalmayı ama bu kadar da olmasındı. 

Bir haftasonuluk kaçış planlarımı da kendi içimde saklı tutuyorum, zamanı geldiğinde dışarı çıkıcaklar.Bütün bu ders çalışma, konserlerde çalışma ve bana çok garip gelen bir de kadıköy maceramdan arta kalan notlarım var. Kadıköy maceram için bkz: fzd:)

η   Daha önce de bahsettiğim gibi ben aslında alışveriş merkezlerinde vakit geçirmenin hiç bi türlüsünden hazetmiyorum "yemeğin açık havada yeneni makbuldür" deyişimi sık sık tekrar edebilirim. Ama geçen hafta sınavdan çıkınca iki elin beni metrobüsten çekmesiyle kendimizi kocaman bi alışveriş merkezinde bulmamız bir oldu.Yemeğimizi yedikten sonra bir iki mağaza gezip yediklerimizi sindirmeye karar verince, ben gezindiğimiz bir mağazaya, bir de mudo'da gezdiğimiz süre boyunca elimden bırakamadığım o elbiseye aşık oldum. 

Mağaza içinde hırkadan bibloya kadar, tuzluk-karabiberlikten cd lere kadar envayi çeşit şeyin biraz da kargacık burgacık bi düzenle satıldığı ama bana yaratıcı ve güzel gelen,  tam emin olmamakla birlikte "The Company". Eğlenceli etiket yazılarına ve kendi tarzına uygun şarkılarla alışverişinizi daha da zevkli kılabilen bir yer.Mesela gittiğinizde "nenem için" yazılı bi hırka görebilirsiniz, ya da "dedem için" yazılı bi yağmurluk.Tam nene işi dediğimiz şeylerin üstüne bu doğrulukta etiketlerin konulması çok komik bence:) Üstelik mağazada çalan cd leri satın alabiliyorsunuz.ve dipnot olarak ucuz!






η Çoğumuz tüneldeki "Kum Saati" ne aşina olabiliriz. Gün içerisinde olanca rahatlatıcılığıyla çalan caz müzik dışarıda oturduğunuzda, Asmalımescit in o güzel ve sakin gündüz havasında daha da rahatlatıcı bi hal alıyor. Bir de eğer uzun bir yürüyüş sonrası tünele varmışsanız biranın buzlu bardakta gelmesi orayı kesinlikle gidilesi ve oturulası kılıyor.




η Fransız Sokağı nı yeniden keşfetmem için bilmeyen bir arkadaşımı görmesi adına oraya götürmem gerekmiş. Dışarıya çıktığımda zamanımın çoğunu taksimde geçirmeme rağmen neden bu kadar zamandır, bazen de Fransız Sokağı na gitmediğimi merak ettim.. ve bunu düşündükten sonra alttaki fotoğrafta gördüğünüz adını bilmediğim ama bana hoş gelen terasse yazılı yerin terasına annemle birlikte atıverdim kendimi. Ondan sonrası twitter ımda şöyle geçer: " Mutluluk; fransız sokağındaki bir mekanın terasında, sohpet kaygısı taşımadan oturup, hafif rüzgarla kendini dinlemeyle eş değer.."   tabi ki mekanda çalan şarkıların güzelliğini de göz ardı etmemek gerek.




η bi iki yazımda da sözü geçmiş bi blog sahibi var kendisiyle okul arkadaşı olsak da arkadaşlığımız büyük ölçüde sanal iletişim yollarından ibaretti:) geçenlerde ileride olası teşekkürlerimi iletebileceğim bişeyler için buluşunca, benim "ara kafe" önerimden çok daha iyi bi alternatif olan "mihrimah sultan" a gittik. Daha önce hiç gitmemiştim. Eski Leb-i Derya'ya giderken Southpark ı hemen geçince kendisi. Teraslı manzaralı bi yer değil ama gayet hoş bir atmosferi var. Açık havada sohpet muhabbet, isteyene nargile gibi güzel şeyleri var.Garsonları biraz garip olabiliyor ama olsun, gidilesi denenesi bir iki sohpet edilesi bi yer.Ve türk kahvesini es geçiniz..



Ve oturangöbek le son dakika güncellememize dayanarak günün şarkısı bu olsun. Siz de bu vidyoyla  Lars Danielsson ı keşfedin ve 30 Haziran'da Akbank Sanat'taki konseri için biletlerinizi alın.



İyi haftalar


öptüm'n
Read more

karmakarışıklıklar# 14

Bazen gerçekten sadece arkadaş kalmak gerekir,bi şeylerin daha kolay olması için, daha iyi gelmesi için.


Diyordum ki Haziran, güneyde, ağustosta  bizi nelerin beklediğinin habercisi niteliğinde sıcaklık derecesini, insanların ölmesine bi tık kala olarak ayarlardı. Görüyorum ki buraların böyle bişeyden haberi yok. Fevri hava hareketleri sonucu hücrelerime kadar ıslanmış bulunuyorum. Senkronizasyondaki eksiklik sonucu da karşı tarafta insanlar tundra iklimindeyken avrupa yakası kendini yayla zannediyor..evet hava durumu boyle..

Bugün son sınavıma girerek ikinci sınıfın son finallerine girmiş oluyorum.Heyecansız ve sıkıntılı bir dönemimin daha sonuna geldim.Çünkü artık en sonrlara doğru, beynimin işletmeye dair bir şeyleri almayı reddettiğini düşünür olmuştum, neyse ki geçti..


**Güneyime gitme planlarımı içimde saklı tutuyorum, b planı olarak köşemde bekliyor.


Dün bi kez daha yemek yapmanın terapi, yemeninse heyecan olduğunu kanıtlamış  oldum.Bi de şu sınav dönemimin en büyük bahanesiydi kendisi. Hayır bi kaç kilo alanı pataklıyo muyuz?

**Şimdi kendi yaptığım yemeklerden kilo almalıyım ki(!) günün birinde aşçı olursam eğer, yaptığım yemeklerin formülü sonucu yiyicim, kilo almasın zevkle istediği kadar yesin ve korkmasın.şaka, kilo falan alamam ben..

Bir one love fest ten, bir pink martini konserinden, arkadaşımın  gidelim diye bulduğu turkiye roma roma milano uçak biletlerinden ve uzun zaman once ilk kez tattığım sıcak şaraptan ve bana şarabı sevdiren vişneden bahsetmek isterim. Bir de gezi rotamızın, havası güzel anlarında, Emirgan Korusuna gitmemiz gerektiğinden..





Havalar daha bu kadar ısınmamışken, montlarımız elimizde değil üzerimizdeyken, ama bahar kendini gösterip, bütün masaları dışarı attırmışken, ben geç kalmış bir şekilde, sıcak şarabı denemeye karar verdim. Sıcak şarap için çok geç sayılmazdı, ama insanlar çok sabırsızdı.İnsanlar baharın, yazın heyecanına hasretti, biz kışın son günlerini yakalamaya çalışıyorduk.Asmalımescit ten başlayarak her yeri teker teker dolaştık ama çok geçti, biz sıcağın başka bir şeklinin peşindeydik, insanlar sıcağı havada arıyorlardı.J'adore saklandığı küçük aradan beynimize çaktı ve bize yine istediğimizi verdi.İnsanların çoğu sıcağı havada arıyorlardı, J'adore sa istediğinizi veriyordu.Biz sıcak şarabımızı içtik, ben hayatımda bişeyi daha ''ilk'' kez yaptım. Şaraba ön yargımı kırmam uzun sürdü, bir anıyı atlatmak kadar:) -anı için dönünüz:lise iki- yazının hikayeli kısmı olsun..



One Love Fest de ne kadar bilmediğim grup varsa hepsinde tempo tutup, ve dahi kendimi alamayıp dans edip öylesiye eğlenesim var. Arkadaşlarımı tesadüfen görüp eğlencemi, ona yüze bine katlayasım var..Festival öyle güzel oluyor çünkü, beklemediğin şeylerin de ortaya çıkmasıyla anlamlanıyor.




Pink Martini konserine gideceksem eğer şans eseri-bir gömü bulmam sonucu- biletimi 2. katagoriden alasım var. İkiden izlerim ki öğrenicilik hallerim, haydan gelip huya giden paralar sonrası kendini kaybetmesin.Boğazım acıyana kadar dondestas dondestas yolanda şarkıları söyliyim istiyorum.




Arkadaşımın bir şekilde Türkiye-Roma Roma-Milano ya toplam 71 euro ya bulduğu uçak biletiyle ordan oraya geziyim çok param olmasın ama göriyim, iki değişik insan üç beş arkadaşlarla yurt dışı macerası yaşiyim istiyorum..


Şaraba ön yargımı kırdım demişken, o gazla şarabın türlüsünü tekrar içmek istedim, tekrar böyle şeyler yapmak istedim ama pek de başarılı olamadım. Ama onun yerine şenlik zamanlarının bana kazandırdığı bişey var, ''vişne şarabı''  Getirseler her zaman içerim şişe şişe içerim onu..


Şarkımız soft bi şeyler gelsin o zaman,



öptüm'n
Read more