.

Sıkıldıkça sıkılıyorum

Sevgili Ayhan Sicimoğlu, sevgili Bedük,


O kadar seslendim, o kadar merak ettim, o kadar yazdım çizdim. Bence google da kendinizi bir search etseydinizdi çıkardı sizi yazdığım çizdiğim..Çizdim dediysem tam da çizdim diil tabi..Ayhan Sicimoğlu nu hep bir ayrı seviyorum falandı filandı


Şimdi kitap yazmaya karar versem kimse bana dur demez. Bi tek annem der. Çünkü o anne. Annenin yapma etme, bu olmaz, o durmaz dediği ne varsa, siz de hangisini yapmışsanız o çat diye oluverir. Neden, çünkü anne. Anne olanın farklılığını şöyle anlatmak istiyorum; onların doğum yaparken-normalinden- çektikleri acı bişeyi örtbas etmek için okur, başka bişeler var. Aslında o acıyı çekerken beyindeki devreler değişerek öngörü şeysini arttırıyor, belki de onun acısı. yoksa bebek aralardan derelerden çıkmış hiç dert değil o..(bkz: Peter Parker ı örümceğin yeyip ısırması sonrası, değişiminde çektiği acıdan bayılması.) Ve anne o günden sonra bir daha eskisi gibi olmuyor. "Anne olunca anlarsın." cümlesi değişimin sloganıymış. Böylede fantastik bi anne..


Her şarkının yemeği var çoğunuz farkında olmasa da.Ondandır ki kuş gibi porsiyonların servis edildiği yerlerde çalanların en hareketlisi chillout olur.İki türlü etkisi olacak o tarzın, ya sakinleşiceksin yemeği kabulleniceksin, ya da bu şarkılar da ne diye daha çok sinirlenip ne yediğini bilemiceksin. Omletin de şarkısı beirut un sunday smile ıdır belki.Evet aynen öyle.Omlet konusunda hassasım


Şimdi araba sürmeye karar versem, araba yok..


Şimdi Hang Over ı izlemek istiyorum ama uykum var.. 


 Bu yazı serisi hafif gıcık biraz da boş ve de şarkısız...


öptüm ozaman





Read more

sönük yazı

Selamlar!! "Hepimizin google wave i var da kaçımız google wave kullanıyoruz?" sorusunu daha fazla içimde tutamayacağımdan seninle paylaşmak istedim okurum.Bunu arada siz de kendinize soruyosunuz biliyorum..





Ay ben Yga da ufak bi tıkanma yaşadım mülakata çağırılmamak gibi, kader kısmet bu işler, onun yerine piyano kursuna gidiyim o zaman ben di mi? Üzülürüz birlikte falan demiştim ya, aslında hiç üzülmezmişiz, size orda anlık gerilim yaratmışım ben.Keşke yaratmasaymışım ama yaratmışım, napiyim o zamanlar üzülürüm gibime gelmişti.Hepimizin düşünceleri duyguları değişebiliyor.


Yemek yapma konusunda taktik geliştirmemin yanı sıra, bir el çabukluğu, bir el becerisi gelişimi de söz konusu bende. Kahvaltı konusunda uzmanlaşmayı düşündüğümden henüz üzerine pek düşmediğim bu konu beni ruhen ve bedenen yukarılara taşicak gibime geliyo. Yemek yemeye bayıldığım kadar dışardan paket paket gelen yemeklere de bayılıyorum. Kargolar beni nasıl sevindiriyosa, gelen bi paket yemek de o ölçüde sevindiriyor!!!


Ben diyorumki bence Akbank Sanat Cafeyi deneyin.Uzuunca zamandır gitmeye niyetlenip gitmediğim yerlerden bi tanesi orası. 








Ve doslar tango yapmayı öğrendiğimde sokaklarda libertango çalacak.


öpüyorum..


Ha bi de günün şarkısı;




Read more

internetten alışveriş yapma çılgınlığı

İnternetten alışveriş yapmanın hali hazırda güvensiz bir yol olduğunu düşünen insanların hiç de az olmadığı şu sıralarda, yine çokca insanın bu olayın çılgını olduğunu görüyorum. Alışveriş, tüketim açlığını oturduğu yerden gideren insanlar hiç de az değiller. Bir zamandan sonra "bu ne işe yarar ki?" sorusunu herhangi bi şey için kullanamazsınız çünkü, alışveriş çılgını insanlar bu anlamsız bulduğunuz onca şey satın alıyor doslar!!elektrik düğmeleri sticker ları gibi abidik gubidik şeyleri sırf birşeyler almak için alacak duruma geldikleri zaman aslında hüzünlenmeleri gereken zaman, ama hüzünlenmeyi bir yana bırakın, "aaa-a bu nee bunu da sepete ekliyeyim!!" diyip öteki sayfaya bile geçmiş oluyo tüketici.. ah o tüketici
Benim için internetten alışveriş yapmanın en güzel yanı kargonun gelmesi. Evet kargolarla gelen mutluluğumu önceki postlarımda da dile getirmiştim. Kargoyla bana gelen şeylere bayılıyorum!!Bunun dışında gerçekten aramaya üşendiğiniz onca şeyin her türlü fiyatlısını internette bulmanın lüksü tartışılamaz. Şimdiye kadar, gittigidiyor, buldumbuldum,  hepsiburada dan alışverişler yaptım.Gayet de neşeli, bakılası, alınası kullanılası..


Size J'adore dan bahsetmek isterim. Minnacık, kışları çikolata kokan, eski fransız  müziklerinin çalındığı, plaklı  plakçalarlı, fransız stili kesilmiş sakallı garsonu olan, süpersonik sıcak çikolataları mevcut bi yer orası. Her şey çikolatayla ilgili. Çikolatalı tost, çikolatalı pastalar, fondü, bitter çikolatalı türevler vs vs..





 Taksimde İstiklal üzerinde House Cafe nin tam karşısındaki aradan girdiğinizde en sondaki cafe. Gidin ve sıcak çikolatasını deneyin. Yanında ikram ettikleri çikolata kaşığı ve küçük kahve çekirdekli çikolataları da cabası!Getirdikleri suyun içine limon ve nane koymalarına rağmen o soft ferahlık da değişik bişi.





Günün şarkısı James Brown vee tabiki;




öptüm'n
Read more

geçici köşemden sesleniyorum

Merhaba okuyucu!!neler neler yaptın? bu blog yazıları neden aksıyor sorusunun cevabı bende de yok. Yazamayıverdim ciddi anlamda, hayatımdaki ekşın birden bire söndü. Anlık sevinç kaybına uğramış olabilirim. Bir iki doz ekşın beni yerime getirebilir diye düşünüyorum. Ekşının ne olduğundan kimsenin haberi yok..Bütün bu yazabilitemin kaybolduğu sırada geçici köşe edindim kendime odanın bi köşesinde. Odayı aşağıdan komple görüyo. İdeal erkek prototip inden saate, kütüphaneye.. Ama sayılmaz hala o köşeyi barındıran evi istiyorum..


Bu süre zarfında yine gezdim, yine okuluma gittim, stajımı bırakmadım, lokasyon açısından küçük bi değişiklik söz konusu sadece. Değişik değişik gidip geliyorum.Bunun dışında tiyatrodaki oyun belli oldu. Şimdi ismini söylemeli miyim söylememeli miyim bilemediğimden yazmiyim adını.Haklarını saklı tutuyodur falan..


İnsanların ruh sağlıklarını korumaları, rahatlamaları, sakinlemeleri, mutlu olmaları için ufak  vapur seyehatleri yapmaları gerektiğine karar verdim. Herkes zaman zaman binmeli vapura.Karşıya nadir geçen insanlardan biri olarak zaman sorunu olmasa o nadide anları vapurla,motorla değerlendiricem ama..Yine de metrobüsün iyiden iyiye kalabalığa, karmaşaya ittiği şu zamanlarda değişikliğin en güzeli vapur seyehati doslar. Kalkın bir vapura binin, Üsküdar a geçin Kadıköy e gidin..


Fizy betadan sizi haberdar etmek isterim. Şimdilik gelişme aşamasına devam eden fizy beta da modunuzu seçtikten sonra,siz ne yapıyorsanız yapıyosunuz o kendi kendine çalmaya başlıyor. Güzel güzel şarkılar dinledim dün akşam.Deneyin dinlenin, neşelenin hüzünlenin yahut nostaljilenin..Hepsini yapabilmek adına resme bir tık



Okan'ın dediği gibi hayatın sokaklarda olduğunu hatırlatıyorum, gezmekten kendinizi alıkoymayın televizyonda bişi yok diyorum.


Günün şarkısını Santigold dan



öptüm'n
Read more

bazıları doğuştan şanslıdır

p.s: Postun, okuyana göre en sevilen, içinde birçok duyguyu barındırabilen türlü şarkı eşliğinde okunması, etkiyi arttırır, duyguyu coşturur.

Evet bu başlığın altında tabii ki ne kadar şanslı olduğumdan bahsedicem. Herşeye, ya da olanların en iyisine sahip olduğum için değil, ikizime sahip olduğum için.. Hayatta en azından tek bir şeyi hiç yaşamicağımın bilincinde olduğum için. Farklı yerlerde olsak bile en kötü şeyler olsa bile, hep arkamda ve  yanımda birinin varolduğunu ve varolacağını bildiğim için şanslıyım. .
Hayatta sadece bazıları gerçek anlamda yalnızlığın ne demek olduğunu bilmez, ben onların içinde bulunduğum için şanslıyım. Çoğu insanın, teoriye dayalı çoğu solağın aksine bi ikizim olduğu için çok şanslıyım. Benden bir tane daha olanla hayatımı geçirmenin ne kadar güzel, özel ve bu sevginin anlatılmaz olduğunu bildiğim için şanslıyım. Herkesin bildiğinden, hissettiğinden, duyduğu şeyden çok farklı bi sevgiyi, bir bağı, bir duyguyu, yalnızsızlık duygusunu yaşadığım için şanslıyım.

Canım ikizime,

Geçen senelerde bestesi ve güftesi:) sana ait olan o nadide, söylenememiş şarkına ithafen yazıyorum:).....................................................
Yapılacak spesyal yemeklerin, yazılacak kitapların, doldurulacak onca albümün, paylaşılacak binlerce kıyafetin, daha nice aynı anda gülünecek zamanın 20. yaş başlangıcı olarak:) İkizlerden aklı başında olanı olarak daha 20 değil 20000000 yıl boyunca akıl vereni olacağın sinyalini vermekten çekinmiyorum ve şu gün mumları üflerken gözlerdeki cinliğin biraz daha arttığını hissediyorum!! İyi ki doğduk dadiciğiim.. Bütün bu seni yüceltme ve gururlandırma yazımın en dipten notuna eklemek isterim ki, ben olmasam sen de olmazdın. Seni de böyle üstün güçlerin benim için özel olarak getirdiklerini düşünsem de bir tuzum olduğunu hissetmek beni mutlu etmiyor değil. Her uzağa gidebilitemizde önce birbirimizin aklına gelmemizde, ayrılmamak adına evlenmekten her vazgeçişimizde, O yaşlı neneler olup da sürekli salatayı yanlış yaptığımız için kavga ederken de, yerimizden kalkmaya daha da üşenmeye başlarken de, şimdi sen ödevini yaparken ve ben bu postu yazarken de seni çok ama çok seviyorum!!! İyi ki birlikte doğmuşuz, iyi ki doğmuşsun! Nazlı ve Nesli olabildiğimiz için şanslıyım, şanslıyız biliyorum.güçlerimizi...birleştirerek...birleştirip...

Benim şarkım Nigel Kennedy den



Öptüm'n&n
Read more

2. ve 3. akşam

Read more

1. akşam

Read more

sabah ve ara güler

Bugün alarm kurarak saat 10 da kalkmayı başardım. Erken kalkmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi inanmazdım.Zaten de kim söylesin.. Şu anki baş ağrıma aldırmıyorum ve her sabah erken kalkmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Evet 10. Daha o kadar yapabildim, 12 den 1 den iyidir.. Uykusuz uyanmış olsamda "günaydın" denebilecek bi saatte günaydın dedim, gittim kahvaltı için alış veriş yaptım, kitap okudum, tabii ki kahvemi içtim. Bunlar iyi şeyler.

O diil bunların dışında, rem uykuma yakın  bi kısımda çaldı alarm. Ben o sıralarda yine bişeler görüyodum ama. O zaman kimbilir belki de rem.Tam o bitti, birden siyah bi araba belirdi yolda son hız giden. Yere yakın bi kamera açısından onunla birlikte takip ediyodum arabayı ben de. Araba afedersiniz hayvan gibi bi Doche, simsiyah, kaportası, açı dolayısıyla daha  bi uzun duruyo, parlıyo. Çok enteresandı ama sadece o yolda ööylece gidiyo. Bişe olcaktı ama alarm çaldı, niyeyse onu gördüm. Neyse herkes rüyasında bi doche görmüyodur, ben biraz değişiğim zati.

Okuduğum kitabı bıraktıracak caydırıcılıkta bi kitap çıktı benim için. "Foto Muhabiri Ara Güler". Deli gibi onu okuyorum şimdilerde. Okudukça daha büyük olma hevesim arttıkça artıyor. Ama benimkisi büyük olsaydım şunu yapardım tripleri değil. Ben yirmi  yıl önce bu yaşlarımda olmak istiyorum, geçmişte yaşanmış olan şeylere yetişebilmek adına. Çünkü en çok sevdiğm sanatçılar yaşlı mı yaşlı, verebileceklerini yıllar önce vermişler, ve hatta ölmüşler.Onların bıraktıklarına değil de, yaptıkları zamana gitmek istedim, çok daha heyecan verici.. Ve hayatımda ilk defa bir biyografiyi inanılmaz bi zevkle okuyorum. Daha önce Freud un da hayatını okumuştum ama bu kadar zevk vermemişti. Yapılan, yaşanan şeyler ve nerede olduğundan da olabilir belki. Bu kitapta eski İstanbul da anlatılıyo.Bana bayaa iyi, şimdiki Nişantaşına giderken Elmadağ dan yukarı çıkarkenki yerlerde Ermeni Mezarlığı varmış mesela..Herkesten bahsediyo Orhan Kemal den, Sebahattin Eyüboğlu ndan, Orhan Veli den vesairesinden.. Ara Güler i hakkında bi kaç şey için şurayaa ve bi kaç fotoğrafı:






Bugün KK partisi var, üç günlük akşamlar ekşını başlıyo:)

Günün şarkısı chris isaak tan;



öptüm'n
Read more

haftasonunun yorgunluğunu attım şimdi yenilik zamanı!

Dinlenmiş bir şekilde yazamanın sevinçli duygusallığını yaşıyorum. Farkediyorum ki 4 internetsiz ve tempolu, evden uzakta ve müziksiz gün, benim psikolojimde derin yaralar açtı, ve sese aşırı duyarlı olmama neden oldu."Bazı işler ne olursa olsun uzun süreli yapılmamalı, yapanlar takdir edilmeli": yazarın tecrübesidir..


Sık sık organizasyon işlerinde yer alıyorum aslında. Bu seferki bütün haftanın yorgunluğu üzerine gelince ve uyku düzenimin yerle bir olduğu zamanı bulunca baya zor oldu. Uykusuzluktan "sarhoş olma", ya da "kafanın iyi olması" gibi yeni kavramlar oluşturdum ve onları yaşadım.Sabahları bir ilginç uyandım, daha doğrusu uyanamadım ama uyanmış gibi yaptım, konuşulanları anlamadım, kendi dünyamda yaşadım gibi bir dizi sarhoşlukla paralel, bazı şeyler yaşadım. En büyük şahidim evinde beni şaşkınlıkla izleyen fate oldu:)


   Alışveriş merkezlerinde öylece gezinerek vakit geçiren insanları hiç mi hiç anlamıyorum. Alışveriş dışında o kapalı ortamda saatlerce gezip dolanan insanlara gerçekten şaşıyorum. Alışverişin de  kısa olanı makbuldür bana kalırsa. Alacağım şeyler de uzunca bir süredir bin saat düşünüp o mu bu mu şeklinde iki milyon kere giyip çıkardığım şeyler olmadı zaten. Yapılan en uzun süreli şey, bir şey almadan önce ön gezinmeden sonra, annemle gelip teyit ettikten sonra onu alışımız olmuştu. Onun yerine hava nasıl olursa olsun dışarıda olmak ya da o belirli yürüyüşten sonra o derece gürültülü olmayan bi yerde oturup sohpet etmek çok daha mantıklı geliyo bana. Bir zamanlar daha bi gençtik, yapmayın dediğim şunca şeyi  yaptık, ama  geçti.. 


Staj yaptığım yerden ayrılmak istediğime karar verdim galiba..Bunu nasıl yapacağım hakkında bi bilgim yok ama, artık oraya gitmek istemiyorum, onu fark ediyorum. Maliye beni yordu azizim, bir iş bir insana bu kadar uymaz.. Hayata bir maliyeci gözüyle bakamayacağım gibi, maliye de beni bünyesine kabul etmez kaldırmaz, sevmeyiz birbirimizi vs vs..


 Her anlamda yeni, değişik bişeylerin zamanı geldi bence  . Başlangıcı da   saçımı kestirmem oldu zaten.Saçımı yılda bi kere böyle kestirir miyim kestiririm, ama işte yılda bi kere yeniliiiiiikkkk değişikliiiiiiiiiiiiiiiiiik diyerekten kendimi dışarlara atıyorum! Bu arada mis gibi  yorumlar yapıldı saçıma..Henüz alışamadım diye dolanırken birden alışıverdim :) Geri kalan yeni ve değişebilir her şey beni bulmaya başlayabilir.


Yeni modam türk kahvesi içmeden bir gün dahi geçiremez oluşum, bir tiryakiye dönüştüğümü kabullenişim! Ama eşlik edicek biri gerekiyor, tek kahve içmek hiç zevkli diil.





Perşembe kulüp partisi, cuma güzel bir teoman konseri ve cumartesi doğum günümün kutlaması gibi ekşınlı planlarım var:) bi yaş daha büyüyorum ve erken kutlamasını yapıyorum!


Günün şarkısı dün gece den sonra tabiki Bob Marley den :


Read more

yazarın haberi

Yazarın haberi: Bu haftanın ağır yorgunluğu cümle kurma yeteneğimi dahi aldığından yazamıyorum. Sadece kendimi koltuklara atıp, insanların kısık sesle konuşmasını istemekteyim.. Kahve keyfimden ve her türlü chillout havasından uzak bir hafta olduğundan yarın benim pazarım olucak sanırım. Yarın görüşürüz okur, kendinize dikkat edin! ve aklınıza gelen en soft şarkıyı dinleyin, zira ben onu dahi düşünemiyorum..

öptüm'n
Read more

bazen değişiklik iyidir.

  Şimdi benim değişikliğim, tamamen evde otururken sıkıldım, "e, bare gidiyim saçımı kestiriyim." in bi iki tık yukarısı. Ben zaten mütemadiyen saçımı kestircek olurum, dövme yaptırcak olurum vesairee.. Gittim biraz önce ikizimden aldığım  büyük manevi destekle "Süleyman" dan başka bi kuaföre ilk defa saçımı kestirdim. "Al işte!" denmesin, zira kuaför alışkanlığı önemli bişedir, saç önemli çünkü. Bi de her kadının Muhammed, Süleyman, Halil gibi anadolu isimlerinde, güzel saçlar yapan kuaförleri olur.Onlar Fransa ya gider İtalya ya gider o saç baş günlerine katılır, gelir. En azından Süleyman öyleydi okur, Süleyman a bi bakardın Fransa ya saç-baş gününe gitmiş. ahihiheha. İyi oldu şimdi iyiden babyface oldum sormayın gitsin..Ve hayır Süleyman ı aldattın geyikleri dönmedi.


Bu kız YGA dan, ilk belgesini aldı:) yalnız bi kısmında patlamasam çok iyi olcak. Bahsediyorum falan, şimdi bişiyler olursa blogumu okuyanlardan çekinmem de üzülürüm, üzülürüüüz.







Sizi en çok ilhamlandıran yer neresi dediler "Cihangir" dedim.Annem, "Cihangir diye başını yediğinin farkında mısın?", dedi..


Bu arada bilgisayarın başından artık 24 saat ayrılmiyim diye gezinti, mekan olarak bi blog a imza atmaya karar verdim. Akademik takvime göre 2. dönem beni sevicek bi güzel, ben hala bunu sallamıyorum ve uzun vadeli şeyler yapıyorum.hayırlısı.. Aslında bu blog yaklaşık 3 aydır var ama ben sizden saklıyorum(haha saklamak evet), içinde az biriksin mekanlar o zaman açıcam.. vatana millete hayırlı olsun diye.Tekrarlıyorum bu blog 3 aydır var..


Günün şarkısı Pink Floy dan:



Pink Floyd ~ Wish you were here
Yükleyen thefastlane2hell. - En harika videolar burada


şarkı için teşekkür diren e gidiyor..Öpücükler!
Read more

Studio Plastico!!

Read more

hı hı çabuk değişiyorum

Ben şuan kopuyorum doslar..Azıcık hüzünlü bi zamanımdı-zaten azıcık sürer öyle zamanlarım- ama bütün bu duygular bir saniyede kayboluverdi! kulaklığımın gizli kalitesinin zevkini yaşıyorum şu anda..Soft şarkıların oluşturduğu bi playlisti dinlemek üzere, küçük cinin konsantresinin bozulmaması adına kulaklığımı taktım bilgisayarıma ve "dıbırıbı tısss" !! Kulaklık acayip bi şekilde, sıradışı bir ses sistemi keyfi yaşatıyor!..


Beklemediğim bişe olduğu için şaşkınlığımı gizleyemeden hemen denemek için hareketli bi şarkı açtım kendime ve o zamandan beri kopar haldeyim!Eminim evde kimse benim kadar eğlenmiyo şu an.."Niye hüzünlüydün?" sorusu biraz havada kalır.Ama ben diyordum ki; "hayatıma giren 4 isim üzerinden lanetlendim ben." bunu; her birinin tekrarlanışında, farklı olaylarla teyid ettiğime karar verdim, direnkle geyik bi muhabbetin arasında da farkettim. "çokca birlikteliklerim oldu her birinden." geldi sonra büyük cinle yaptığımız geyikten:) "her şehrin de ayrı bi ismi var, her birinin ayrı bi garipliği" haha 4. sü bonus..


İşte bu kadar sürdü içli halim,evet baya çabuk değişiyorum. Şu an yarın nasıl bir ekşınla kopulması gerektiğini düşünüyorum, ve içine babam faktörünü hiç katmıyorum, o derece tasasız davranıyorum..Halbüse tasasız davranmaya daha var..


Bence, bayramda kurban kesmek yerine herkes ibadetin bir kısmı olarak uyusaydı, birbirine iyi bayramlar dahilinde "iyi uykular" dileseydi, küsler barışıp yan yana uyusaydı falan..iyi olurdu.Ve bilemiyorum ne zaman şeker kurban bayramına dahil oldu?taktiksel olarak şekerleri kurbanlar yesindi madem.


Bi tane şarkı o zaman portecho dan



öptüm'n
Read more

Iverson dı..

Şimdi 5 dk ya bir post gibi olcak ama.Beni benimle bırakın, çok hüzünlüydüm unuttum..


Bazı insanlar hiç yaşlanmamalı.Mesela iyi bişeyler yaptıysa o yaşta kalmalı.
 21 inde kalmalıydı mesela Iverson da.NBA e seçildiği o yaşında kalıp sonsuza kadar oynamalıydı.Ya da işte hep birlikte veda etseydik ne biliyim öyle bişeyler olsaydı.Bu çocuğa böyle kararlar verdirmeyindi!!


Böyle cülükken  "büyüyünce n'olcaksın?" garip sorusuna garip cevap verme olayı vardırya, "dansöz olacam, sünnetçi olcam,bakkal olcam ben.." tarzı.Ben de bunun bi iki tık yukarısında istedim ki Iverson oliyim,Iverson gibi oliyim!basketboldan bahsediliyor zaten, ünse ün,yetenekse yetenek..Tipim,cinsim ve olmam gereken den dolayı -haliyle- annem bana basket ayakkabısını normal hayatta giymem adına almadı, çoraplarımı uzun uzun çekmeme izin vermedi, bol şeyler aldırmadı.İyi etti tabi, kendimi bedenimden 15 x büyük t shirtlerle falan gezerken düşünemiyorum da, o derece severdim adamımı.. Hala bi forma dileğim vardır ilgili mercii varsa uçaraktan gitsin bu satır onlara.


Jordan ın vedasından ziyade bilinç bakınımdan Iverson ın vedasına yetiştim ya hüzünleniyorum.O diil ben basketi de hiperaktif yapıma rağmen, sürekli hastalanıp yataklara düştüğüm için bırakmıştım. M.Ö kıvamında gerilerde kaldı o topu, maçlar antremanlar şeklinde tutmuşluğum..Hayatımın bi döneminde basketle ilgili bişe yapmaya karar verdim.N'aparsam artık..







Ne biliyim adamımın en sevdiği şarkı ne!Bilseydim onu aşağıya iliştiriverirdim.O derece bişe hayranlık işte..Bi püsürük bilmiyoruz ama adam topu eline aldımı arkasından ışık beliriveriyo gözümüzde.Tamamen Iverson a odak olduğum zamanların üstünden de rahat bi bin yıl geçmiştir.Hep varmış gibi davranmışım fevri olmuş.Şimdi birden yine odaklanasım geldi işte yine, adam ortada yok artık!..Belki bir Jordan taktiğidir.Bi iki kere daha dönsün sahalara, ayrılsın, üzülelim sevinelim falan.Ama 2010 da gelsin ben istiyorum onu!


Neyse hep ayrı severdim Iverson ı onu diyim dedim..Bu yazı kim bilir ne zaman bir Vince Carter vedasıyla ikilenecek Tony Parker vedasıyla üçlenecektir büyük ihtimal.
I LOVE THIS GAME! diyerek bitirmek istedim yazımı..


p.s:çocuğun hevesini o derece kursakta bırakmak iyi değil, o çocuğa git al bi forma!..
Read more

mahallenin kuşu

Bizim burda bi kuş var bilen bilir. Onunla kendi kendime garip bi bağ kurdum, her gece 2 de ötmeye başlıyor.Ben de o ötmeden uyumuyorum, yani zaten uyumuyorum da onun sesini duymadan uyku aklımdan geçmiyo.Değişiğim biraz..Kuş bana kalırsa bizim sitenin hemen karşısındaki sitemsi yerde, o ördek heykelinin yanındaki ağaçta konuşlanmış.Bi tane daha var ondan ama o daha uzakta bunlar gece oldumu başlıyolar cıvıldaşmaya.Gece mutlu uyumanın en güzel yollarından birinin, şen şen öten bi kuş olduğunu keşfetmenin hüzünlü ekşınını yaşıyorum.Çünkü kalkıp gidicekmiş gibi geliyo.Zira bi yerden kalkıp gelmiş yine, bi kaç gündür var..Yine de gitmese çok güzel olur, hatta bizim bahçeye falan gelsin.


Ben bayramda İstanbul dayım okurum, bazen öyle sorular geliyor "Hadi Mersin e gelmiyo musun?E hani tantuni diyodun, künefe?kebap?" yo yooo bunların hiç birini dememişim sayın..Mersin e aile uçuşlarımız bir dahaki zamanlara ertelendi.Küçük cinlerden bi   tanesi offline olmuş bi şekilde ömrünün sonuna kadar, ya da ömrünün bayaa bi kısmında, ders çalışmak durumunda çünkü ona hep manevi destekteyiz.minik yüzlüü:))


Her mahallede olduğu gibi bizim mahallenin de temel türü kedidir.O diil de kedilerin soyunun tükendiğini düşünsenize özel koruma alanlarında kedi..Haha bir Cihangir sakininin kabusu olabilir bu:)Neyse bizim kediler biraz değişik.Bi tanesinin özellikle gözüyle cezalandırma gibi bi özelliği var.Ben kediye ne zaman pist kış mış desem ayağımla yere paff diye vursam ertesi gün o kediyi tekrar görmemin akabininde bana bişeler oluyo.Elimdekini düşürüyorum, kayıp düşeyazıyorum falan.Bi keresinde aynı kedinin gecenin birinde ben ders çalışırken pencerenin tellerine yapışıp insan sesi çıkarttığını ve ödümü şeyettiğini de hatırlıyorum.Deli o biraz..Bir de durduğu yerde anında uyuyanlar var.böyle yarı çapı bi milimlik yerde dengeyi sağladığı an uyuyo.Ama bunlar çok şapşallar





İşte kediler kuşlar böyle geçirdim son iki günümü..yga soruları hala duruyor.Gittikçe internet manyağı oluyorum sanırım,rüyamda wireless internete bağlanabilen bir telefonum olmadığı için hüzünlendiğimi gördüm.
Günün şarkısını eminimki daha önce yayınladım her ihtimale karşı bir tane daha gelsin.Led Zeppelin doslar:





öptüm
Read more

günde bi defa iyi gelir

Merhabayn. Bugün YGA sorularını cevaplamak istedim yapamadım ama yardım istemem, ben kendim yapcam!Bu konu beni biraz kasıyo mu acaba diye düşünüyorum.Zira bugün anneme kahve falı bakarken falında YGA çıkarttım falan..Evet okuyucu gördüğün gibi kahve, yaniii chillout havası!Şaka..Bu arada annecim yıllar sonra müziği tekrar keşfetti, mutluyuz:)


Bugün bişe okudum sizle de paylaşmak istedim,Büyük Cin den  alıntı yaparak  paylaşıyorum: "İlişki manifestosu" hihh hii. Bana kalırsa "ne istediğini bilen insan" a önayak..


1. bir ilişki ilişmekle yetinmemelidir. kıyıya, köşeye, ucuna veya
kenarına oturmakla, oturuyormuş gibi yapmakla gemi yürütülmez. üzerine
oturulacak şey süngü bile olsa, tam anlamıyla oturmak şarttır.

2. ıslak olmayan bir ilişki düşünülemez.

3. aslında ilişki diye bir şey yoktur; her şey palavradır. iki insan
ancak birbirlerine ilişmedikleri sürece birbirlerini yaşatabilir.
birlikte değişim bir ortaçağ yalanıdır.

4. olmuyorsa olmuyor kuralı: kelek kavuna şeker serpmek kadar anlamsız
bir hareket daha bulunabilir, ama bu zor olacaktır.

5. herkesin kavun yerine ayva yemeye hakkı vardır.

6. duvar çentiklerinin gölgesinin derin olacağı unutulmamalıdır.

7. söylenmeyen söz ağırlaşır.

8. herkesin kendine ait bir karanlığı olması gerektiği, tartışılmaz
bir gerçektir.

9. bir ilişkide gerçek diye bir şey yoktur. dolayısıyla kaç kilo
ettiği bilinemez.

10. avukatlar ve polisler, sevgiyi mülkiyet kanunlarının hükmüne
sokmakta başarısızlığa uğramaya mahkumdur.

11. bedenlerin birbirine alışması söz konusudur. bu, beyinler için de
geçerlidir. bu konuyla küçük mavi cinler ilgilenecektir.

12. acı çektirme sanatı gün geçtikçe ilerlemektedir.her ilişkinin
amacı, bu sanatı kusursuzluğa ulaştırmak için çabalamaktır.

13. her insanın duvarları vardır. her duvarın gedikleri vardır.
ilişkide dürüstlük, insanların birbirlerine verdiği ve bu gedikleri
gösteren haritaların doğruluk derecesiyle orantılıdır. orantı sabiti
1.7'dir.

14. duvarlara işemeyiniz.

15. her insanın paspas olmaktan sıkılmaya hakkı vardır.

16. beklemek erdem değil, çaresizliktir.

17. insan temelde yalnızdır. üst katlar için kesin bir şey söylenemez.

18. yalnızlık paylaşılmaz. paylaşılırsa raconu kalmaz.

19. erken kalkanın kahvaltıyı hazırlaması, uzun vadede bir ütopyadan ibarettir.

20. in the long run we are all alive.

21. insan tek başına da sıkılabiliyorsa bu becerisini geliştirmelidir.

22. aslında ilişki diye bir şey vardır. her şeyin palavra olması hiçbir
şeyi değiştirmez. aşk her ilişkide bir olasılıktır. yaşam da her
ilişkide bir olasılıktır. dolayısıyla aşkın ne olduğu bilinmemekle
birlikte yaşam aşktır. bu madde, 3. maddeyle çelişmez.

23. diğerinin bokunu temizlemek, aşkın varlığını kanıtlamaz. diğerinin
aşkını temizlemek, bokun varlığını kanıtlar.

24. metal yorgunluğu, uzun süre sıkılı kalan bir vidanın ya da bükülü duran bir levhanın yorulup kırılması gibi bir şeydir. aynı paralelde ilişki yorgunluğundan söz edilebilir.

25. ilişki, il-iş-ki değildir. fazla mesai ücrete tabi değildir. görev bilincinizi götünüze sokunuz.

26. ilişkilerde eşzamanlılık olanaksızdır. herkesin zamanı kendine göre işler. ortada tek bir dağın olması, değişik açılardan bakıldığında değişik şeyleri görüldüğü gerçeğini değiştirmez.

27. rüyalar, anılar kadar önemlidir. tabiri caizdir.

28. herkes kendi efsanesini kurmak ve yaşatmakla yükümlüdür. ancak
bireysel efsaneler var olduğunda ortak bir efsane oluşturulabilir.

29. dil, iletişim kurmak için başvurulacak son amaçlardan biri
olmalıdır. bir çelişki gibi görünse de konuşmak şarttır. bu,
koklaşmanın ve telepatinin önemini hiçbir şekilde yadsımaz.

30. yolların uzun ve ince olması, üzerlerinde gündüz-gece gidilmesini
gerektirmez.

31. her son'un nasıl olacağı en başından bellidir.

32. eğer bir ilişkinin bitmesi mümkünse bitecektir.

33. bunun birinci manifesto olması, ikinci bir manifestonun olmayacağı
anlamına gelmez.



Özenle okunulması gereken ince bir manifesto=))


O diil de şimdi günde bi defa gözleri kapatıp müzik dinlemek iyi gelir.Siz de denemelisiniz..Sakinleştirir, rahata erdirir,günün stresini alır.. Ben neden birden soft a, rahata kavuşturmak gibi bi misyon edindim kendime bilmiyorum da bugün yaptım bunu, ondan siz de yapın diyorum.Gözünüzü kapatıp dinlerken rahatlayabileceğiniz bir şarkı aşağıda belirir az sonra.Hem rahatlayın hem de manifesto yu düşünün ya da.evet, hı hı


***Ayhan Sicimoğlu şimdi napıyo acaba...


Günün şarkısı klasik müzik sevene klasik gelsin, jazz sevene jazz gelsin, chillout sevene chillout gelsin, yok ben melodi istemem diyene de yağmur sesi şeklinde ulaşsın:









öptüüm'n
Read more

chillout havası nedir?

Hani ben yazılarımda çokca kullanıyorum ya chillout hava cihangir mod falan..Kimileri bana dedi ki; "yazarım" bu chillout havadan kastın nedir, sen neler yaşadın da chillout havaya ulaştın, nasıl olur, kimdir, lazım mıdır? Sonra en iyi Cihangir de mi yaşanır? Bu işin oluru nedir? dediler.Şimdi;


(bir gezginin, karanlık odasındaki mum ışığında yazdığı günlükle paralel iç sesin konuşuş tarzında okursanız, yazının bu kısmı doğru sonuçlar doğurur.)hihhii


"Chillout havası nı keşfetmem çok uzun zaman önce değildi.Her cuma cumartesi dışarı çıkmaya başlamamızla süregelen, haftanın yorgunluğuna yorgunluk ekleme eylemimiz bize, pazar günü full time dinleniş ve bunun tadını sonuna kadar çıkarış, pazarın değerini anlayıp her yapılandan zevk alma olarak geri dönmüştü. Yıllar yılı pazar günleri yeri geldiğinde f1 yarışlarını izleyip* yeri geldiğinde evden çıkamamanın hüznünü yaşayan ben ilk defa evde kaldığım için sevinir duruma gelmiştim..."   Tamam artık o moddan çıkabiliriz.

Peki chill out havasına nasıl mı kavuşuruz..Chillout müzik sevmemiz gerekir mi? jazz havası neden değil?
 Chillout sevmek iyi sonuçlar doğurabilir zira havamızın adı chillout..Önemli hiç bişe yapmamaktan geçiyor. Televizyon açmamak, onun yerine hafif tempolu müziğimizle ki chillout tur  -bir late night alumni eşlik eder belki ya da royksopp ya da zero 7,belki sia, air gibi öğleden sonraya doğru kimbilir morandi bile olabilir- bu tarz dinlemek, sabah hava durumu ne olursa olsun iyidir, hoştur bana kalırsa. Televizyon izlemekten bin kat daha fazla sizindir, candır. (Bu arada, bin saate çıkarılan dizileri de tamamen izleyemez hale geldiğimi söylemek isterim)Kimi zaman o sabah en anlamlı programlardan biri olan, Şeffaf Oda yı izlemekten daha fazla kendime  bişeler katıyorum gibime geliyo."Kendi kendine vakit geçirme" eyleminin farkına varılmalı ve tadı çıkarılmalı...İşte soft takılmanın "ben hali"  chillout havası. Ne biliyim sabah sessiz sakin, günaydınlar, sonra güzel bi kahvaltıda sohpet, sonrasında gazete, internet, kahve.. ama her şey, ne tembellik derecesinde yavaş ne bi yere yetişecek gibi hızlı. Sonuçta bize bırakılan bi gün. Plan dinlenmekse, bunu yapmaktan daha güzeli yok.Sabah saat 11 civarında uyanmak chillout havasının en ideal zamanlara denk gelmesini sağlayabilir.Havanın ne durumda olması önemli değil dedim ama, kesinlikle ışık alan bi evle mis gibi olur.Hava açık olsun demiyorum ama dikkat!, ışık alsın diyorum..Gazetenin bin eki olur, kahvenin iki üç partisi olur, playlist artık kendini 3. kez tekrar eder, işte ozaman bulmaca çözmenin, morandi ye geçmenin zamanı gelmiştir..Jazz da dinlenir ama çok nadir, çünkü jazz bir iki tık daha romantik havalarda uygun gider diye düşünüyorum, ve doslar chillout havamın jazz la dolduğu zamanlar, bir sevgi ortada dolanıyor demektir..


Cihangir e gelince, orayı   çok sevdiğim için, orada yaşama ihtimalim olan tüm sevinç,ortam ve olaylara cihangir modunu yakıştırıyorum.Fatih i seven Fatih mod da diyebilir yani..ikitelli mod, beylikdüzü mod... öeehh!Olmaz mıymışki?Ne zaman taşınıyorum oraya bilmek istiyorum artık, köşem falan hepsi oraya kaldı.Bazen beni bu konuda hiç anlamadıklarını düşünüyorum..


Bu da geçen pazarın chillout havasının brunch halinden kareler;










Hadi  bakalım bence herkes bu Pazar chillout havasına kavuşsun:)


Günün şarkısında çok kararsız kaldım ama chillout demişken:


Öptüm'n
* sanılmasın ki f1 sevmem.bildiğin severim
Read more

gününü atlayan pazar yazısı

 Pazar yazısının chillout luğunda olamicak kadar şey yazıcam dikkat!! Çünkü bu hafta uzun toplantılar,uzun konferanslar, ve eğlenceli bir Pazar brunch ıyla doluydu. Mutlu muyum, mutluyum tabi!


Öncelikle İTOG çerçevesinde saattler  süren ama sonunda raporun çıktığı,bi yerlere varabildiğimiz o toplantının bu sonucuna  rağmen, ben sabır taşımın(!) çatlamasını hiç iyi bişe olarak almayıp kendimi dışarılara vurdum.Gerçekten kimi zaman, kimi gönüllüler, kimi konularda feci derecede sıkıntılı olabiliyor.Ortak bir amaçta bu kadar ayrılık çıkmayagörsün..En sonunda pes ettim ben de zaten.


Cumartesi günü bu aralar en çok sevindiğim şey olan YGA semineri vardı.Büyük bi heyecan sabahın köründe Lütfü Kırdar a gittik. Ve o sabah; güneyden gelmiş  ve -hep doğru mevsimlerde, doğru yerlerde- olmamın farkını yaşadım, ilk defa sisten göz gözü görmez biyerlerde buldum kendimi. Apartmanın kapısını açtığımda bir "saklı bahçeye" girmişim havası!!! Neşelendim hemen, uykum falan kaçıverdi.Tabi o derece sis o kadar da iyi değilmiş onu tecrübe etmiş oldum.


                          



Neyse YGA  gittiğim en eğlenceli, en iyi konuşmacılara sahip, en sosyal sorumlulukla dolu ve en kalabalık seminerdi. Hayatımda ilk defa 7 konuşmacının konuşma yaptığı bi organizasyonda sıkılmadım ki genelde 1 konuşmacıda uyunur, kural budur.Bakış açılarımın falan yıkılayazdığı konuşmalar, düşünceler ve gerçekler vardı.Sıradışıdan da öte bi garipti.Hala tam olarak nesi farklı "yazarım"? diye sorsan, işte onu sana hala tam olarak açıklayamam okurum.O diil de, uyuyanlar olmuş ama biraz da yer kıtlığından dolayı en öne oturmuş olmamız bizi sürekli tetikte tuttu sanırım.Kısacası;


--Böyle başladı;





--Bunun 4 katı kadar kalabalıktı(gelenlerin çoğunu hiç anlamış değilim)





--Bu adamlar bizi süper performanslarıyla kopardı(saksafonla beggin, hot gibi kopkop şarkılara eşlik ettiler ve bütün salonu kopardılar.Gerçi "değişik" ler de vardı, kalkıp kafa baş tutup oynayan falan.):





--Şimdilik onlara "bunu" bıraktım:







--Böyle örnek oldu,böyle ilhamlandırdı, böyle konuştu, ve böyle bitirdi.Ve  sevenler!!: en son yayınlanan "konferanstan görüntüler" slaytının, sıkça ve bitiş fotoğrafı bendim ama iki tarafın güzelliği için yayınlamıyorum!Görenler görmeyenlere bildirmesin,anlatmasın.. zira bir YGA slaytının benim fotoğrafımla bitmesi ve bolca benim fotoğraflarımı bulundurması akılda kalıcılığım açısından biraz işe yarar belki de diye düşünüyorum ve avunuyorum=)







Bütün bunlardan sonra yine sislerin içinde saklı bahçeden geçip evime ulaştım. Yorgun muydum hayır, cumartesi akşamı dışarı çıkasım var mıydı evet, zira hiç birini yapmayıp bugünkü brunch için uyumaya karar verdim.Evet, amacım uyumaktı ama olamadı tabi..Brunch  KK nın bi etkinliğiydi vee "Malta Köşkü ndeydi. Yıldız Parkının içinde mis gibi orman havasında, şukela bir deniz manzarasında kahvaltılarımızı edip, sohpet ettik.Sevdim ben orayı, gidilesi,yenilesi,içilesi..Vee yine YGA peşimi bırakmadı azizim.O yönetim kurulu orada kahvaltıya gelmişti.Kendim için bi şansı mı kaçırdım bilmiyorum ama yanlarına gitmemin çok da bişe ifade etmiceğini düşündüm.Ama YGA ve onları bildiğimi gösterdim merak edilmesin..Brunch tan karelerr:











Ekşından ziyade bi sevgili günlük havasında oldu ama olsun idare ediediverin..


Günün şarkısı kendimi alamayarak, yarın varolan konserlerine gidememenin hüznü içinde Pink Martini den -pek de sakil bir videoyla ama- :



öptüm'n

p.s: okuyucu fikri velinimettir. "Bunlar da ilginizi çekebilir" bölümünü kaldırıyorum=))
Read more

herkese bir gün

 Dünyadaki herkes aynanda doğsaymış ne ekşın olurmuş. Düşünsene okuyucu sen,ben,o,öteki,beriki.. hepimiz aynı anda doğmuşuz.Ya da hadi "kurguya koş" demesinler "aynı gün" olsun. hahahayt. Bence öyle bişey olmalıydı. Her nesil hücre bölünmesi tadında birden oluşsaydı. 1.gün nesli 2. gün nesli gibi.. "nesli"....  Eğer öyle olsaydı nesiller arası fark teoride biterdi sanki. Düşünsenize dünyada her 3 yılda bir bir nesil doğuyormuş aynı günde. .. 28 şubat abarmasına girsem artık tüyü dikme olayını gerçekleştiririm muhtemelen diye, o günü bahis dışı tutuyorum..Bayramlardan seyranlardan, festivalden, şükran gününden daha önemli olurdu bence. O na "insanlar günü" mü denirdi artık neyse.. Ama değişik olurdu. Dünya sarılma günü efendime söyliyim öpüşme günü, sevgililer günü ve hatta öğretmenler anneler babalar günü aynı günde toplanmış gibi.Artık pastalar,börekler, çörekler gırla..


Bugün bi tane arkadaşımın doğumgünüsüydü, ondan aklıma geldi bu..O zaman kucak dolusu mum O'na!
 Günün şarkısı Flunk tan:


Read more

ölmüş&bitmiş

Şimdi bu "ölmüşle bitmişe çağre yok." diye bir özlü sözümüz var ya.İşte buna ithafen, benim fil hafızamın derinliklerinde, asla(niyeyse) unutmadığım yaşamımın bir karesinden bahsetmek istiyorum..Kimse de bilmez!!ama ,bugün sınavda okuduğum şeyler çağırdı çağrıştırdı bu anımı bilinç üstüne, böyle beynimin orta yerine çıkardı..


Daha minnacığım ben, panjurların rüzgarda çıkardıkları sesi, panjurun üstünde yürüyen kovboyların çıkarmadığını yeni yeni öğreniyorum..Annem bana "sütünü iç" derken anlatıyo.Çünkü; evet, o sınırsız hayal gücümde panjurlarda kovboyların yürümesini uygun görmüşüm,kurmuşum,oynatmışım, biraz da tırsmışım, dayanamayıp anneme sormuşum.





Annem de "olur mu hiyç rüzgar esince onlar birbirine çarpıyo, ondan çıkıyo bu sesler." demiş gülerek. Ben de hem noel baba nın aslında yoğ olduğunu öğrenen o amerikan traşlı, aynı zamanda amerikan -sarışın çocuk gibi üzülmüş,hüzünlenmiş bir yandan da korkmayı bırakmışım.Neyse o günün devamında, annanemin evinde bırıcık hıcırık bişiler yaparken annemle annanem konuşurken duyuyorum bunu.Bir tek de bu cümleyi hatırlıyorum: "E Ölmüşle Bitmişe çağre yok." O anda ben -yine niyeyse- elimde ablamın defterini sanki çok bilirmiş gibi okumayı bırakıp, birden beynime çakan şimşeğe odaklanıyorum. Ölmüş le Bitmiş kim olaki??.... 


Evet okuyucu.. Uzuuuunca bir süre Ölmüş&Bitmiş kardeşler olduğuna inandım.Baya baya  "Ölmüşle Bitmiş bi gün şuraya gitmiş.." şeklinde evcilik oyunları kuruyorum  kafamda..Aklıma da hiç bu iki kelimenin olumsuzluk taşıması da gelmiyor. O derece Edi&Büdü gibi benimsemişim onları çünkü.Sonraları zaman geçtikçe, etrafımdakileri hayal gücümden uzak değerlendirmeye başlayınca(!) dedimki ölmüşle&bitmiş yokmuş..İçimde bir burukluk olmadı mı, oldu.Ölmüşle Bitmiş bendendi çünkü can dı. hihi:)


öptüm'n 
Günün şarkısı Bob Dylan dan:

Read more

gözlerden uzak köşe yapmak

Selamlar  herkese!! İki haftadır pazar yazılarımı pazartesiye dakikalar kala yayınladığımı farkederek bugün erken yaziyim dedim ve sabahki bir iki damla güneşi kaçırmamak adına kendimi hemen dışarıya attım. Tabi şu satırları o güneşte yazmak isterken araya  bir mail ordusu, iTOG la ilgili çalışmalar, biraz friendfeed,biraz ders biraz da google wave keşfi girdi.Yazım da yine chillout havasından millerce(evet mil) uzaktaki eve kaldı. Neyse, şuan annemin güzelim türk kahvesiyle neşeleniyorum.


iTOG grubuna girdiğimden hiç bahsetmişmiydim bilmiyorum ama evet işte o.Toplum Gönüllüleri Vakfı nın bir grubunda yer almaya başladım ben de. Sosyal sorumluluğun dibine vurduğum şu sıralarda kendime ekstradan bişeyler katmanın zevkinin, bir cumartesi akşamı eğlencesiyle eş değer olduğuna karar verdim.O derece galiba, evet.Bu gelecek zamanlarda çeşitlenir, gelişir diye düşünüyorum..


Hayatın bi döneminde kesinlikle herkesin bişelerden uzaklaşıp sadece kendi keyfi için gidebileceği biyere sahip olması gerektiği kanısındayım. Sadece kendi keyfinize ayrılmış bi yer olacak ama.Rahatlamak adına nerede olursa olsun, ister dışarda bi cafede isterse evinizin bi köşesinde.. Ben geçen günlerde  o köşemi buldum.Ama aslında yok, yani henüz gidilecek ya da evde şöylece geçilecek bi yer değil.





Bi internet sitesinde rasladığım şu köşe beni benden aldı okuyucu ya..Ben evdeki nadir zamanlarımı güzelce geçirmek istediğim için bahsettiğim yer benim için evde olmalı diye düşünüyorum.Ve bu köşeye sahip olsam, bence baya bişeyler değişir! Pazartesi sendromunun tamamiyle yok olması dışında, haftalık verimimin artacağı düşüncesinin, sonuna kadar da arkasındayım. "Fotoğrafının bile içimde yarattığı huzur.." desem benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmış olur muyum? Büyütülecek ve gündemden düşmemesi gereken bişe evet aynen öyle!..


Milkyhead markasına bi göz atın. Bu kız herşeyi çiziyor, boyuyor. Ne de güzel ya!Benim de ayakkabılarımı boyayasım geldi de şimdi eğer  kabiliyet yoksunu olmasaydım.Erkekler içinde bissürü bişiler var aslında.












Pazar şarkısı Ray Charles tan gelsin ozaman:



Read more