.

Studio Plastico!!

Read more

hı hı çabuk değişiyorum

Ben şuan kopuyorum doslar..Azıcık hüzünlü bi zamanımdı-zaten azıcık sürer öyle zamanlarım- ama bütün bu duygular bir saniyede kayboluverdi! kulaklığımın gizli kalitesinin zevkini yaşıyorum şu anda..Soft şarkıların oluşturduğu bi playlisti dinlemek üzere, küçük cinin konsantresinin bozulmaması adına kulaklığımı taktım bilgisayarıma ve "dıbırıbı tısss" !! Kulaklık acayip bi şekilde, sıradışı bir ses sistemi keyfi yaşatıyor!..


Beklemediğim bişe olduğu için şaşkınlığımı gizleyemeden hemen denemek için hareketli bi şarkı açtım kendime ve o zamandan beri kopar haldeyim!Eminim evde kimse benim kadar eğlenmiyo şu an.."Niye hüzünlüydün?" sorusu biraz havada kalır.Ama ben diyordum ki; "hayatıma giren 4 isim üzerinden lanetlendim ben." bunu; her birinin tekrarlanışında, farklı olaylarla teyid ettiğime karar verdim, direnkle geyik bi muhabbetin arasında da farkettim. "çokca birlikteliklerim oldu her birinden." geldi sonra büyük cinle yaptığımız geyikten:) "her şehrin de ayrı bi ismi var, her birinin ayrı bi garipliği" haha 4. sü bonus..


İşte bu kadar sürdü içli halim,evet baya çabuk değişiyorum. Şu an yarın nasıl bir ekşınla kopulması gerektiğini düşünüyorum, ve içine babam faktörünü hiç katmıyorum, o derece tasasız davranıyorum..Halbüse tasasız davranmaya daha var..


Bence, bayramda kurban kesmek yerine herkes ibadetin bir kısmı olarak uyusaydı, birbirine iyi bayramlar dahilinde "iyi uykular" dileseydi, küsler barışıp yan yana uyusaydı falan..iyi olurdu.Ve bilemiyorum ne zaman şeker kurban bayramına dahil oldu?taktiksel olarak şekerleri kurbanlar yesindi madem.


Bi tane şarkı o zaman portecho dan



öptüm'n
Read more

Iverson dı..

Şimdi 5 dk ya bir post gibi olcak ama.Beni benimle bırakın, çok hüzünlüydüm unuttum..


Bazı insanlar hiç yaşlanmamalı.Mesela iyi bişeyler yaptıysa o yaşta kalmalı.
 21 inde kalmalıydı mesela Iverson da.NBA e seçildiği o yaşında kalıp sonsuza kadar oynamalıydı.Ya da işte hep birlikte veda etseydik ne biliyim öyle bişeyler olsaydı.Bu çocuğa böyle kararlar verdirmeyindi!!


Böyle cülükken  "büyüyünce n'olcaksın?" garip sorusuna garip cevap verme olayı vardırya, "dansöz olacam, sünnetçi olcam,bakkal olcam ben.." tarzı.Ben de bunun bi iki tık yukarısında istedim ki Iverson oliyim,Iverson gibi oliyim!basketboldan bahsediliyor zaten, ünse ün,yetenekse yetenek..Tipim,cinsim ve olmam gereken den dolayı -haliyle- annem bana basket ayakkabısını normal hayatta giymem adına almadı, çoraplarımı uzun uzun çekmeme izin vermedi, bol şeyler aldırmadı.İyi etti tabi, kendimi bedenimden 15 x büyük t shirtlerle falan gezerken düşünemiyorum da, o derece severdim adamımı.. Hala bi forma dileğim vardır ilgili mercii varsa uçaraktan gitsin bu satır onlara.


Jordan ın vedasından ziyade bilinç bakınımdan Iverson ın vedasına yetiştim ya hüzünleniyorum.O diil ben basketi de hiperaktif yapıma rağmen, sürekli hastalanıp yataklara düştüğüm için bırakmıştım. M.Ö kıvamında gerilerde kaldı o topu, maçlar antremanlar şeklinde tutmuşluğum..Hayatımın bi döneminde basketle ilgili bişe yapmaya karar verdim.N'aparsam artık..







Ne biliyim adamımın en sevdiği şarkı ne!Bilseydim onu aşağıya iliştiriverirdim.O derece bişe hayranlık işte..Bi püsürük bilmiyoruz ama adam topu eline aldımı arkasından ışık beliriveriyo gözümüzde.Tamamen Iverson a odak olduğum zamanların üstünden de rahat bi bin yıl geçmiştir.Hep varmış gibi davranmışım fevri olmuş.Şimdi birden yine odaklanasım geldi işte yine, adam ortada yok artık!..Belki bir Jordan taktiğidir.Bi iki kere daha dönsün sahalara, ayrılsın, üzülelim sevinelim falan.Ama 2010 da gelsin ben istiyorum onu!


Neyse hep ayrı severdim Iverson ı onu diyim dedim..Bu yazı kim bilir ne zaman bir Vince Carter vedasıyla ikilenecek Tony Parker vedasıyla üçlenecektir büyük ihtimal.
I LOVE THIS GAME! diyerek bitirmek istedim yazımı..


p.s:çocuğun hevesini o derece kursakta bırakmak iyi değil, o çocuğa git al bi forma!..
Read more

mahallenin kuşu

Bizim burda bi kuş var bilen bilir. Onunla kendi kendime garip bi bağ kurdum, her gece 2 de ötmeye başlıyor.Ben de o ötmeden uyumuyorum, yani zaten uyumuyorum da onun sesini duymadan uyku aklımdan geçmiyo.Değişiğim biraz..Kuş bana kalırsa bizim sitenin hemen karşısındaki sitemsi yerde, o ördek heykelinin yanındaki ağaçta konuşlanmış.Bi tane daha var ondan ama o daha uzakta bunlar gece oldumu başlıyolar cıvıldaşmaya.Gece mutlu uyumanın en güzel yollarından birinin, şen şen öten bi kuş olduğunu keşfetmenin hüzünlü ekşınını yaşıyorum.Çünkü kalkıp gidicekmiş gibi geliyo.Zira bi yerden kalkıp gelmiş yine, bi kaç gündür var..Yine de gitmese çok güzel olur, hatta bizim bahçeye falan gelsin.


Ben bayramda İstanbul dayım okurum, bazen öyle sorular geliyor "Hadi Mersin e gelmiyo musun?E hani tantuni diyodun, künefe?kebap?" yo yooo bunların hiç birini dememişim sayın..Mersin e aile uçuşlarımız bir dahaki zamanlara ertelendi.Küçük cinlerden bi   tanesi offline olmuş bi şekilde ömrünün sonuna kadar, ya da ömrünün bayaa bi kısmında, ders çalışmak durumunda çünkü ona hep manevi destekteyiz.minik yüzlüü:))


Her mahallede olduğu gibi bizim mahallenin de temel türü kedidir.O diil de kedilerin soyunun tükendiğini düşünsenize özel koruma alanlarında kedi..Haha bir Cihangir sakininin kabusu olabilir bu:)Neyse bizim kediler biraz değişik.Bi tanesinin özellikle gözüyle cezalandırma gibi bi özelliği var.Ben kediye ne zaman pist kış mış desem ayağımla yere paff diye vursam ertesi gün o kediyi tekrar görmemin akabininde bana bişeler oluyo.Elimdekini düşürüyorum, kayıp düşeyazıyorum falan.Bi keresinde aynı kedinin gecenin birinde ben ders çalışırken pencerenin tellerine yapışıp insan sesi çıkarttığını ve ödümü şeyettiğini de hatırlıyorum.Deli o biraz..Bir de durduğu yerde anında uyuyanlar var.böyle yarı çapı bi milimlik yerde dengeyi sağladığı an uyuyo.Ama bunlar çok şapşallar





İşte kediler kuşlar böyle geçirdim son iki günümü..yga soruları hala duruyor.Gittikçe internet manyağı oluyorum sanırım,rüyamda wireless internete bağlanabilen bir telefonum olmadığı için hüzünlendiğimi gördüm.
Günün şarkısını eminimki daha önce yayınladım her ihtimale karşı bir tane daha gelsin.Led Zeppelin doslar:





öptüm
Read more

günde bi defa iyi gelir

Merhabayn. Bugün YGA sorularını cevaplamak istedim yapamadım ama yardım istemem, ben kendim yapcam!Bu konu beni biraz kasıyo mu acaba diye düşünüyorum.Zira bugün anneme kahve falı bakarken falında YGA çıkarttım falan..Evet okuyucu gördüğün gibi kahve, yaniii chillout havası!Şaka..Bu arada annecim yıllar sonra müziği tekrar keşfetti, mutluyuz:)


Bugün bişe okudum sizle de paylaşmak istedim,Büyük Cin den  alıntı yaparak  paylaşıyorum: "İlişki manifestosu" hihh hii. Bana kalırsa "ne istediğini bilen insan" a önayak..


1. bir ilişki ilişmekle yetinmemelidir. kıyıya, köşeye, ucuna veya
kenarına oturmakla, oturuyormuş gibi yapmakla gemi yürütülmez. üzerine
oturulacak şey süngü bile olsa, tam anlamıyla oturmak şarttır.

2. ıslak olmayan bir ilişki düşünülemez.

3. aslında ilişki diye bir şey yoktur; her şey palavradır. iki insan
ancak birbirlerine ilişmedikleri sürece birbirlerini yaşatabilir.
birlikte değişim bir ortaçağ yalanıdır.

4. olmuyorsa olmuyor kuralı: kelek kavuna şeker serpmek kadar anlamsız
bir hareket daha bulunabilir, ama bu zor olacaktır.

5. herkesin kavun yerine ayva yemeye hakkı vardır.

6. duvar çentiklerinin gölgesinin derin olacağı unutulmamalıdır.

7. söylenmeyen söz ağırlaşır.

8. herkesin kendine ait bir karanlığı olması gerektiği, tartışılmaz
bir gerçektir.

9. bir ilişkide gerçek diye bir şey yoktur. dolayısıyla kaç kilo
ettiği bilinemez.

10. avukatlar ve polisler, sevgiyi mülkiyet kanunlarının hükmüne
sokmakta başarısızlığa uğramaya mahkumdur.

11. bedenlerin birbirine alışması söz konusudur. bu, beyinler için de
geçerlidir. bu konuyla küçük mavi cinler ilgilenecektir.

12. acı çektirme sanatı gün geçtikçe ilerlemektedir.her ilişkinin
amacı, bu sanatı kusursuzluğa ulaştırmak için çabalamaktır.

13. her insanın duvarları vardır. her duvarın gedikleri vardır.
ilişkide dürüstlük, insanların birbirlerine verdiği ve bu gedikleri
gösteren haritaların doğruluk derecesiyle orantılıdır. orantı sabiti
1.7'dir.

14. duvarlara işemeyiniz.

15. her insanın paspas olmaktan sıkılmaya hakkı vardır.

16. beklemek erdem değil, çaresizliktir.

17. insan temelde yalnızdır. üst katlar için kesin bir şey söylenemez.

18. yalnızlık paylaşılmaz. paylaşılırsa raconu kalmaz.

19. erken kalkanın kahvaltıyı hazırlaması, uzun vadede bir ütopyadan ibarettir.

20. in the long run we are all alive.

21. insan tek başına da sıkılabiliyorsa bu becerisini geliştirmelidir.

22. aslında ilişki diye bir şey vardır. her şeyin palavra olması hiçbir
şeyi değiştirmez. aşk her ilişkide bir olasılıktır. yaşam da her
ilişkide bir olasılıktır. dolayısıyla aşkın ne olduğu bilinmemekle
birlikte yaşam aşktır. bu madde, 3. maddeyle çelişmez.

23. diğerinin bokunu temizlemek, aşkın varlığını kanıtlamaz. diğerinin
aşkını temizlemek, bokun varlığını kanıtlar.

24. metal yorgunluğu, uzun süre sıkılı kalan bir vidanın ya da bükülü duran bir levhanın yorulup kırılması gibi bir şeydir. aynı paralelde ilişki yorgunluğundan söz edilebilir.

25. ilişki, il-iş-ki değildir. fazla mesai ücrete tabi değildir. görev bilincinizi götünüze sokunuz.

26. ilişkilerde eşzamanlılık olanaksızdır. herkesin zamanı kendine göre işler. ortada tek bir dağın olması, değişik açılardan bakıldığında değişik şeyleri görüldüğü gerçeğini değiştirmez.

27. rüyalar, anılar kadar önemlidir. tabiri caizdir.

28. herkes kendi efsanesini kurmak ve yaşatmakla yükümlüdür. ancak
bireysel efsaneler var olduğunda ortak bir efsane oluşturulabilir.

29. dil, iletişim kurmak için başvurulacak son amaçlardan biri
olmalıdır. bir çelişki gibi görünse de konuşmak şarttır. bu,
koklaşmanın ve telepatinin önemini hiçbir şekilde yadsımaz.

30. yolların uzun ve ince olması, üzerlerinde gündüz-gece gidilmesini
gerektirmez.

31. her son'un nasıl olacağı en başından bellidir.

32. eğer bir ilişkinin bitmesi mümkünse bitecektir.

33. bunun birinci manifesto olması, ikinci bir manifestonun olmayacağı
anlamına gelmez.



Özenle okunulması gereken ince bir manifesto=))


O diil de şimdi günde bi defa gözleri kapatıp müzik dinlemek iyi gelir.Siz de denemelisiniz..Sakinleştirir, rahata erdirir,günün stresini alır.. Ben neden birden soft a, rahata kavuşturmak gibi bi misyon edindim kendime bilmiyorum da bugün yaptım bunu, ondan siz de yapın diyorum.Gözünüzü kapatıp dinlerken rahatlayabileceğiniz bir şarkı aşağıda belirir az sonra.Hem rahatlayın hem de manifesto yu düşünün ya da.evet, hı hı


***Ayhan Sicimoğlu şimdi napıyo acaba...


Günün şarkısı klasik müzik sevene klasik gelsin, jazz sevene jazz gelsin, chillout sevene chillout gelsin, yok ben melodi istemem diyene de yağmur sesi şeklinde ulaşsın:









öptüüm'n
Read more

chillout havası nedir?

Hani ben yazılarımda çokca kullanıyorum ya chillout hava cihangir mod falan..Kimileri bana dedi ki; "yazarım" bu chillout havadan kastın nedir, sen neler yaşadın da chillout havaya ulaştın, nasıl olur, kimdir, lazım mıdır? Sonra en iyi Cihangir de mi yaşanır? Bu işin oluru nedir? dediler.Şimdi;


(bir gezginin, karanlık odasındaki mum ışığında yazdığı günlükle paralel iç sesin konuşuş tarzında okursanız, yazının bu kısmı doğru sonuçlar doğurur.)hihhii


"Chillout havası nı keşfetmem çok uzun zaman önce değildi.Her cuma cumartesi dışarı çıkmaya başlamamızla süregelen, haftanın yorgunluğuna yorgunluk ekleme eylemimiz bize, pazar günü full time dinleniş ve bunun tadını sonuna kadar çıkarış, pazarın değerini anlayıp her yapılandan zevk alma olarak geri dönmüştü. Yıllar yılı pazar günleri yeri geldiğinde f1 yarışlarını izleyip* yeri geldiğinde evden çıkamamanın hüznünü yaşayan ben ilk defa evde kaldığım için sevinir duruma gelmiştim..."   Tamam artık o moddan çıkabiliriz.

Peki chill out havasına nasıl mı kavuşuruz..Chillout müzik sevmemiz gerekir mi? jazz havası neden değil?
 Chillout sevmek iyi sonuçlar doğurabilir zira havamızın adı chillout..Önemli hiç bişe yapmamaktan geçiyor. Televizyon açmamak, onun yerine hafif tempolu müziğimizle ki chillout tur  -bir late night alumni eşlik eder belki ya da royksopp ya da zero 7,belki sia, air gibi öğleden sonraya doğru kimbilir morandi bile olabilir- bu tarz dinlemek, sabah hava durumu ne olursa olsun iyidir, hoştur bana kalırsa. Televizyon izlemekten bin kat daha fazla sizindir, candır. (Bu arada, bin saate çıkarılan dizileri de tamamen izleyemez hale geldiğimi söylemek isterim)Kimi zaman o sabah en anlamlı programlardan biri olan, Şeffaf Oda yı izlemekten daha fazla kendime  bişeler katıyorum gibime geliyo."Kendi kendine vakit geçirme" eyleminin farkına varılmalı ve tadı çıkarılmalı...İşte soft takılmanın "ben hali"  chillout havası. Ne biliyim sabah sessiz sakin, günaydınlar, sonra güzel bi kahvaltıda sohpet, sonrasında gazete, internet, kahve.. ama her şey, ne tembellik derecesinde yavaş ne bi yere yetişecek gibi hızlı. Sonuçta bize bırakılan bi gün. Plan dinlenmekse, bunu yapmaktan daha güzeli yok.Sabah saat 11 civarında uyanmak chillout havasının en ideal zamanlara denk gelmesini sağlayabilir.Havanın ne durumda olması önemli değil dedim ama, kesinlikle ışık alan bi evle mis gibi olur.Hava açık olsun demiyorum ama dikkat!, ışık alsın diyorum..Gazetenin bin eki olur, kahvenin iki üç partisi olur, playlist artık kendini 3. kez tekrar eder, işte ozaman bulmaca çözmenin, morandi ye geçmenin zamanı gelmiştir..Jazz da dinlenir ama çok nadir, çünkü jazz bir iki tık daha romantik havalarda uygun gider diye düşünüyorum, ve doslar chillout havamın jazz la dolduğu zamanlar, bir sevgi ortada dolanıyor demektir..


Cihangir e gelince, orayı   çok sevdiğim için, orada yaşama ihtimalim olan tüm sevinç,ortam ve olaylara cihangir modunu yakıştırıyorum.Fatih i seven Fatih mod da diyebilir yani..ikitelli mod, beylikdüzü mod... öeehh!Olmaz mıymışki?Ne zaman taşınıyorum oraya bilmek istiyorum artık, köşem falan hepsi oraya kaldı.Bazen beni bu konuda hiç anlamadıklarını düşünüyorum..


Bu da geçen pazarın chillout havasının brunch halinden kareler;










Hadi  bakalım bence herkes bu Pazar chillout havasına kavuşsun:)


Günün şarkısında çok kararsız kaldım ama chillout demişken:


Öptüm'n
* sanılmasın ki f1 sevmem.bildiğin severim
Read more

gününü atlayan pazar yazısı

 Pazar yazısının chillout luğunda olamicak kadar şey yazıcam dikkat!! Çünkü bu hafta uzun toplantılar,uzun konferanslar, ve eğlenceli bir Pazar brunch ıyla doluydu. Mutlu muyum, mutluyum tabi!


Öncelikle İTOG çerçevesinde saattler  süren ama sonunda raporun çıktığı,bi yerlere varabildiğimiz o toplantının bu sonucuna  rağmen, ben sabır taşımın(!) çatlamasını hiç iyi bişe olarak almayıp kendimi dışarılara vurdum.Gerçekten kimi zaman, kimi gönüllüler, kimi konularda feci derecede sıkıntılı olabiliyor.Ortak bir amaçta bu kadar ayrılık çıkmayagörsün..En sonunda pes ettim ben de zaten.


Cumartesi günü bu aralar en çok sevindiğim şey olan YGA semineri vardı.Büyük bi heyecan sabahın köründe Lütfü Kırdar a gittik. Ve o sabah; güneyden gelmiş  ve -hep doğru mevsimlerde, doğru yerlerde- olmamın farkını yaşadım, ilk defa sisten göz gözü görmez biyerlerde buldum kendimi. Apartmanın kapısını açtığımda bir "saklı bahçeye" girmişim havası!!! Neşelendim hemen, uykum falan kaçıverdi.Tabi o derece sis o kadar da iyi değilmiş onu tecrübe etmiş oldum.


                          



Neyse YGA  gittiğim en eğlenceli, en iyi konuşmacılara sahip, en sosyal sorumlulukla dolu ve en kalabalık seminerdi. Hayatımda ilk defa 7 konuşmacının konuşma yaptığı bi organizasyonda sıkılmadım ki genelde 1 konuşmacıda uyunur, kural budur.Bakış açılarımın falan yıkılayazdığı konuşmalar, düşünceler ve gerçekler vardı.Sıradışıdan da öte bi garipti.Hala tam olarak nesi farklı "yazarım"? diye sorsan, işte onu sana hala tam olarak açıklayamam okurum.O diil de, uyuyanlar olmuş ama biraz da yer kıtlığından dolayı en öne oturmuş olmamız bizi sürekli tetikte tuttu sanırım.Kısacası;


--Böyle başladı;





--Bunun 4 katı kadar kalabalıktı(gelenlerin çoğunu hiç anlamış değilim)





--Bu adamlar bizi süper performanslarıyla kopardı(saksafonla beggin, hot gibi kopkop şarkılara eşlik ettiler ve bütün salonu kopardılar.Gerçi "değişik" ler de vardı, kalkıp kafa baş tutup oynayan falan.):





--Şimdilik onlara "bunu" bıraktım:







--Böyle örnek oldu,böyle ilhamlandırdı, böyle konuştu, ve böyle bitirdi.Ve  sevenler!!: en son yayınlanan "konferanstan görüntüler" slaytının, sıkça ve bitiş fotoğrafı bendim ama iki tarafın güzelliği için yayınlamıyorum!Görenler görmeyenlere bildirmesin,anlatmasın.. zira bir YGA slaytının benim fotoğrafımla bitmesi ve bolca benim fotoğraflarımı bulundurması akılda kalıcılığım açısından biraz işe yarar belki de diye düşünüyorum ve avunuyorum=)







Bütün bunlardan sonra yine sislerin içinde saklı bahçeden geçip evime ulaştım. Yorgun muydum hayır, cumartesi akşamı dışarı çıkasım var mıydı evet, zira hiç birini yapmayıp bugünkü brunch için uyumaya karar verdim.Evet, amacım uyumaktı ama olamadı tabi..Brunch  KK nın bi etkinliğiydi vee "Malta Köşkü ndeydi. Yıldız Parkının içinde mis gibi orman havasında, şukela bir deniz manzarasında kahvaltılarımızı edip, sohpet ettik.Sevdim ben orayı, gidilesi,yenilesi,içilesi..Vee yine YGA peşimi bırakmadı azizim.O yönetim kurulu orada kahvaltıya gelmişti.Kendim için bi şansı mı kaçırdım bilmiyorum ama yanlarına gitmemin çok da bişe ifade etmiceğini düşündüm.Ama YGA ve onları bildiğimi gösterdim merak edilmesin..Brunch tan karelerr:











Ekşından ziyade bi sevgili günlük havasında oldu ama olsun idare ediediverin..


Günün şarkısı kendimi alamayarak, yarın varolan konserlerine gidememenin hüznü içinde Pink Martini den -pek de sakil bir videoyla ama- :



öptüm'n

p.s: okuyucu fikri velinimettir. "Bunlar da ilginizi çekebilir" bölümünü kaldırıyorum=))
Read more

herkese bir gün

 Dünyadaki herkes aynanda doğsaymış ne ekşın olurmuş. Düşünsene okuyucu sen,ben,o,öteki,beriki.. hepimiz aynı anda doğmuşuz.Ya da hadi "kurguya koş" demesinler "aynı gün" olsun. hahahayt. Bence öyle bişey olmalıydı. Her nesil hücre bölünmesi tadında birden oluşsaydı. 1.gün nesli 2. gün nesli gibi.. "nesli"....  Eğer öyle olsaydı nesiller arası fark teoride biterdi sanki. Düşünsenize dünyada her 3 yılda bir bir nesil doğuyormuş aynı günde. .. 28 şubat abarmasına girsem artık tüyü dikme olayını gerçekleştiririm muhtemelen diye, o günü bahis dışı tutuyorum..Bayramlardan seyranlardan, festivalden, şükran gününden daha önemli olurdu bence. O na "insanlar günü" mü denirdi artık neyse.. Ama değişik olurdu. Dünya sarılma günü efendime söyliyim öpüşme günü, sevgililer günü ve hatta öğretmenler anneler babalar günü aynı günde toplanmış gibi.Artık pastalar,börekler, çörekler gırla..


Bugün bi tane arkadaşımın doğumgünüsüydü, ondan aklıma geldi bu..O zaman kucak dolusu mum O'na!
 Günün şarkısı Flunk tan:


Read more

ölmüş&bitmiş

Şimdi bu "ölmüşle bitmişe çağre yok." diye bir özlü sözümüz var ya.İşte buna ithafen, benim fil hafızamın derinliklerinde, asla(niyeyse) unutmadığım yaşamımın bir karesinden bahsetmek istiyorum..Kimse de bilmez!!ama ,bugün sınavda okuduğum şeyler çağırdı çağrıştırdı bu anımı bilinç üstüne, böyle beynimin orta yerine çıkardı..


Daha minnacığım ben, panjurların rüzgarda çıkardıkları sesi, panjurun üstünde yürüyen kovboyların çıkarmadığını yeni yeni öğreniyorum..Annem bana "sütünü iç" derken anlatıyo.Çünkü; evet, o sınırsız hayal gücümde panjurlarda kovboyların yürümesini uygun görmüşüm,kurmuşum,oynatmışım, biraz da tırsmışım, dayanamayıp anneme sormuşum.





Annem de "olur mu hiyç rüzgar esince onlar birbirine çarpıyo, ondan çıkıyo bu sesler." demiş gülerek. Ben de hem noel baba nın aslında yoğ olduğunu öğrenen o amerikan traşlı, aynı zamanda amerikan -sarışın çocuk gibi üzülmüş,hüzünlenmiş bir yandan da korkmayı bırakmışım.Neyse o günün devamında, annanemin evinde bırıcık hıcırık bişiler yaparken annemle annanem konuşurken duyuyorum bunu.Bir tek de bu cümleyi hatırlıyorum: "E Ölmüşle Bitmişe çağre yok." O anda ben -yine niyeyse- elimde ablamın defterini sanki çok bilirmiş gibi okumayı bırakıp, birden beynime çakan şimşeğe odaklanıyorum. Ölmüş le Bitmiş kim olaki??.... 


Evet okuyucu.. Uzuuuunca bir süre Ölmüş&Bitmiş kardeşler olduğuna inandım.Baya baya  "Ölmüşle Bitmiş bi gün şuraya gitmiş.." şeklinde evcilik oyunları kuruyorum  kafamda..Aklıma da hiç bu iki kelimenin olumsuzluk taşıması da gelmiyor. O derece Edi&Büdü gibi benimsemişim onları çünkü.Sonraları zaman geçtikçe, etrafımdakileri hayal gücümden uzak değerlendirmeye başlayınca(!) dedimki ölmüşle&bitmiş yokmuş..İçimde bir burukluk olmadı mı, oldu.Ölmüşle Bitmiş bendendi çünkü can dı. hihi:)


öptüm'n 
Günün şarkısı Bob Dylan dan:

Read more

gözlerden uzak köşe yapmak

Selamlar  herkese!! İki haftadır pazar yazılarımı pazartesiye dakikalar kala yayınladığımı farkederek bugün erken yaziyim dedim ve sabahki bir iki damla güneşi kaçırmamak adına kendimi hemen dışarıya attım. Tabi şu satırları o güneşte yazmak isterken araya  bir mail ordusu, iTOG la ilgili çalışmalar, biraz friendfeed,biraz ders biraz da google wave keşfi girdi.Yazım da yine chillout havasından millerce(evet mil) uzaktaki eve kaldı. Neyse, şuan annemin güzelim türk kahvesiyle neşeleniyorum.


iTOG grubuna girdiğimden hiç bahsetmişmiydim bilmiyorum ama evet işte o.Toplum Gönüllüleri Vakfı nın bir grubunda yer almaya başladım ben de. Sosyal sorumluluğun dibine vurduğum şu sıralarda kendime ekstradan bişeyler katmanın zevkinin, bir cumartesi akşamı eğlencesiyle eş değer olduğuna karar verdim.O derece galiba, evet.Bu gelecek zamanlarda çeşitlenir, gelişir diye düşünüyorum..


Hayatın bi döneminde kesinlikle herkesin bişelerden uzaklaşıp sadece kendi keyfi için gidebileceği biyere sahip olması gerektiği kanısındayım. Sadece kendi keyfinize ayrılmış bi yer olacak ama.Rahatlamak adına nerede olursa olsun, ister dışarda bi cafede isterse evinizin bi köşesinde.. Ben geçen günlerde  o köşemi buldum.Ama aslında yok, yani henüz gidilecek ya da evde şöylece geçilecek bi yer değil.





Bi internet sitesinde rasladığım şu köşe beni benden aldı okuyucu ya..Ben evdeki nadir zamanlarımı güzelce geçirmek istediğim için bahsettiğim yer benim için evde olmalı diye düşünüyorum.Ve bu köşeye sahip olsam, bence baya bişeyler değişir! Pazartesi sendromunun tamamiyle yok olması dışında, haftalık verimimin artacağı düşüncesinin, sonuna kadar da arkasındayım. "Fotoğrafının bile içimde yarattığı huzur.." desem benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmış olur muyum? Büyütülecek ve gündemden düşmemesi gereken bişe evet aynen öyle!..


Milkyhead markasına bi göz atın. Bu kız herşeyi çiziyor, boyuyor. Ne de güzel ya!Benim de ayakkabılarımı boyayasım geldi de şimdi eğer  kabiliyet yoksunu olmasaydım.Erkekler içinde bissürü bişiler var aslında.












Pazar şarkısı Ray Charles tan gelsin ozaman:



Read more

çitten atlayıverin kuzular

    Hayatta kaç kişi yatağa yattığında,böyle başını yastığa koyduğunda, "anında" uyuyo. Bence o insanın hiç bi derdi yok okuyucu.O insanlar o derece şanslılar.İlla ki; önemli, uyutmaz etmez bişe olması gerekmiyo.Ama mesela insan hiç yatarken kendi kendini naptın nettin diye düşünmez mi? ya da ne biliyim uyucam şimdi mutluyum?, yatağa yattım ,evet_? gibi düşünceler..Bu kadar da sorgusuz uykuya dalmıyodur insanlar herelde. Ben uyumadan önce düşüne düşüne bi hal olmasam da hep düşünüyorum bişeler yani tarzım bu. Su içip yattıysam "susamışım da" yı düşünmekten başlayıp genelde dileklerimle biten bir seans oluyor bu. Şimdi bu olaya bir zamandır dalga sesleri,yağmur sesleri, doğayı da kattım işin içine. onlar bir köşede mp3 ümde çaladuruyor, ben düşünüyorum..Sonra an geliyor ben uyuyorum onlar yine devam ediyor.Boynuma elime ayağma dolanıyo,karışıyo..Anında uykulara dalmaktan daha zevkli bence,ayrı bi havası var yana dönmüş yatar halin düşünür modunun.





Kuzuları saymanın uykuyu kaçırdığı yönünde sağlam da bir tezim var!Yok arkadaş o kuzuların hep mi ucu kaçar..


  Yeni telefon aldım!Corby.. Bi anlık gazdı..Pişman mısın derseniz teknolojiye harcadığım paraya kıyamıyorum diyemem öyle gider.. dokunTatik telefonumuzun gerekli gereksiz onca özelliği var.Keşfetme  aşamasından bildiriyorum.






Amil le tam tamına şu anlarda The Fray e olağan dışı bir sevgiyle bağlanmış bulunuyoruz. Şarkılarını ardı ardına dinleyip duruyoruz. Heartless keşfimden sonra geliştiricisi Amil;  "Vienna" deyince, ben Hundred deyince baya baya dinledik. Ondan bi şarkı gelsin ozaman yine :



Read more

ne buyurmuştun

     Şimdi friendfeed di, twitter dı derken ben biraz facebook u boşladım valla facebook ta artık bişi yok.Dahası dün bir google wave davetiyesi alarak , bu çeşit şeylerin en yenisine parmak bastım.O ne güzel google şeysidir, nası mis gibi bir şeydir.Ekşi den aldığım haberlere göre de geliştiricisi "e-mail bugün keşfedilseydi nasıl birşey olurdu sorusunun cevabıdır, wave." buyurmuş.





 Mailleri msnde konuşurmuş gibi yazmak, anında cevap almak ve vermek gibi güzellikleri mevcut.Dosyaları iki saat bilgisayardan bulmuyosun, sürükle bırak yapıyosun.aynı zamanda örneğin resim gönderdiğin zaman, resmin önizlemesi önceden karşıdaki tarafa gidiyor böylece "Nedir nedir, neyy yaa, hadi ne o?" gibi kudurmuş meraktan kurtulmuş oluyosunuz. g mail deki özelliklerin 3-5 level yukarısında bir toplaşma düşünün.İşte wave öyle düzenli, her şey bi arada.Youtube videolarını falan da orda izleyebiliyosun.Teknoloji yani, miss..


günün şarkısı da : Finley Quaye- Dice



öptüm'n
Read more

Liderlik ve Guruluk

  Merhabayn okuyucu neler neler yaptın?Ben YGA liderlik zirvesine katılmaya hak kazandım niabeerrr??YGA yani Young Guru Academy sosyal sorumluluklarının farkında olan üniversite öğrencilerini "liderlik" sıfatıyla birleştirmeyi hedefleyen bir  vakıf.Başvuran yaklaşık 30.000 kişiden 2000 kişi bu konferansa katılmaya hak kazanıyor ve böylece Liderlik Okulunun birinci aşaması başlıyo.Okuldan mezun olabilmek için 6 adımı da aşmak gerekiyo ve bu arada elemeler 10 kişi kalıncaya kadar devam ediyor.Biraz zorlu tabi, yine de bu başlangıca dahil olmanın da ayrı bi zevki,bana kattığı ayrı bir ekşını var.Kim bilir belki de aşama aşama gitmiş bu kız hiç belli olmaz.Bugün telefonuma gelen bir mesajla beni mutlu eden bu olayı sizinle de paylaşmadan edemedim.Geçen sene de başvurmuştum o sonuç bekle bekle gelmedi okuyucu, nasıl hüzünlüydü anlatamam.Bi de şimdi şöyle de düşünüyorum, geçen seneden bu zamana kadar bişeler değişmişki beni kabul etmişler.Bir tane aferin ozaman bana:)

   O değil de bugün saçlarımı ilk defa dışarı çıkarken topladım.Beni bilen bilir  "herelde", ben saçlarımı kolay kolay toplamam.Ya hain kuaför çok kısa kesmiş olcak ben o kısalığa dayanamicam ya da şekli bi garip olcak. bugün baktım fazla dağınıklar saçımı hafif bir topuzla önünün kıvırığını da hafif bırakarak yanlardan iki tane sarkıtaraktan helenistik bi havayla topladım.güzel oldu.Şimdi hani nerde o saç görelim önce güzel mi değil mi bilelim derseniz, yok  fotğraf çekinmedim özel olarak.Sonradan sonraya aklıma geldi zaten saçımdaki aslında, bahsetmeye değer bu değişikliği.

    Ya şimdi liderlik falan demişken, ben hangi sektöre yönelicem, ben nereye en iyi giderim, "Nesli senin için biçilmiş kaftan bu meslek!!" diye aklınızdan hangisi geçiyo mesela?Zira şu ara televizyonda staj yapma gibi isteklerim var.O zaman da radyo televizyon okusaydın diymi ama demeyin.İşletme bu nası olursa olur.Burcu Esmersoy olmak da istiyorum demiş miydim?



 
 
 



 
  Kargo demişken bana gelen kargolara bayılıyorum.O paketin bende yarattığı sevinçç!İçinde bişe olmasa yine adıma gelse sevinicem o derece.Bugün yine bi kargo geldi bana, nası sevinçliyim.Annem için buldumbuldum dan hem serinletici hem de ısıtıcı olarak kullanabileceğiniz o zopçuğu almıştım.Bugün o geldiişte.Bana gelmiş ama aslında bana değil.Nesri Yılmazer diye birine. Yıaaaaaaaaa o ne yaa dedim bi gülme geldi ama sinirlendim de.Kargo benim için önemli arkadaş ismimi de doğru yazsınlar.Ayıp günah şu sevince düşürülen gölgeye..Neyseki NesliŞAH yazmamışlar deyip pozitif düşünmeye karar verdim. Yılmazer, Nesri... pozitif düşünmeyip n'apcan..

Öptüm'n
Read more

bi iki cümle


Yehuuuu 100. post!!!!  75 ti 80 di derken 100 oldu.Seviniyorum böyle şeyler olunca, içim kıpır kıpır oluyo.Sadece benim, şuncacık blogda artık dolusuyla boşuyla 100 post var!Ama sanmayınki 100. posta özel bişe var, valla o 1. yılını doldurduğunda olur diye düşünüyorum.Böyle ekstrem bir yazı, uzun zamandır beklenen,kim bilirr?  Bir iki güzel şey bulursunuz yine de bu postta da kimse bilemez onu..







Size biraz "r" adlı kitaptan bahsetmek istiyorum.Cem Akaş adlı yazarın biraz da garip bulduğum kitabı. Daha önce farklı bi kitabını okumadım ama garip sayılabilecek, benzetmelerle dolu uzun mu uzun cümleleri var.Daha yarısına kadar geldim, ne olur ne biter bilemiyorum ama garip yani..Ondan bi iki cümle yazmak istedim ama bence ben yazmiyim siz "edinip" okuyun, belki de okumazsınız o da olabilir..Ama işte yazar işte kitap:







Havaların insanları iyileştirmek için ısındığını düşünüyorum.Yoksa bu kadar güzel hava, kar soğuğu var derken, bereler atkılar çıkmışken öylesine göstermezdi kendini. Bişey var bu işin içinde, deprem sıcaa, yağmur sıcaaa, pastırma sıcaa, küresel ısınma demeyin, ilgisi yok. Hastalara motivasyon sıcağı bu.İnsanlar dışarı çıksın içleri bi güzel olsun diye havalar sıcaktı.Ve evet ben de iyileştim ve kendimi sokaklara attım.Tünelmiş Cihangir miş buralarda dolandım. Cihangir e bi süredir gitmiyodum, özlemişim, yine orda oturma isteği kabardı içimde yine engel olamadım..Ne gibi bir taktik bizi oraya taşır düşündüm.Taşınmicaz kesin ama.."fakirin umudu" demişler dememişler miydi? fakir mi ne fakiri:d Neyse Cihangir e gittim ve her ortamda mutlak suretle belirli bir oranda alınması gerektiğini düşündüğüm şeyi içtim. Cardinal Melon. Daha önceden içtiklerim hiç bu kadar güzel olamamışlardı. Ve melon biterken buluşmanın şerefesii:)







Takip eden okuyucu bilir. Artık tiyatrodayım, bi takım oyunlar roller falan bu çeşit işlerin peşine düştüm.Geçen hafta atölye çalışmasında kendi oyunumuzu yazıp oynadık.Onu paylaşiyim istiyorum sizinle.Oyun oynarken malesefki makinenin gazabına uğrayıp fotoğraf çekilemedik ama zevkliydi, bi dahakine sözüm olsun.



                








Hadi bakalım, mis gibi bi pazardı,hava güzeldi şarkısı da Diana Krall dan why should i care olsun ozaman


Öptüm'n
Read more

bir cümle #12

"İyi bir kitabı okumanın vereceği hazzın,
iyi bir kadınla sevişmenin vereceği hazdan daha iyi 
olduğunu savunacak kadar dengesiz değilim, ama izin verirseniz: en iyisi kadını okumak, kitapla 
sevişmek ve ikisini birbiriyle karıştırmamaktır."
Read more

yolculuğun müzikli tınısı

Merhabayn. Az önce aslında ne istediğini bilen insan serime başlamıştım. Ama baktım bugün o modda değilim, bi sonraki zamanlara kaldı yine.Daha seri gelmeden onunla duygusal bi bağım var. Kimi zaman ona kısaca bir isim koyup karşılıklı sohpet etmek istiyorum.. O derece yakın hissediyorum. Öyle biri olmadığından rahat rahat dobralaşıyorum işte, arkasından atıp tutarım yeri gelir.  "nibi" koydum ismini de..


Şimdilerde "hastayım" demek moda olduğundan ve herkes hasta olduğundan ben de öyleyim. Modayı takip eder misin deseniz ona kesin bi cevabımda yoktur.. İşte böyle bi konudan bi konuya nasıl atlıyorum hayretler içerisinde kalıyorum bu yaptığıma..saniyede 4 konu falan değiştirebilitem de var. İlginç oyunlar oynuyorum kimi zaman karşımdakine, benim bile haberim olmuyo. İstemli yaptığım bişe diil çünkü bilemiyorum, engel olamıyorum. "O diil de" benim gibiler yüzünden artık TDK da bağlaç olarak geçebilecek nitelikte bir zopçuk oldu belki de kimbilir. 


Sizi uyarmak istediğim bi konu var. Hani sürekli yağmur yağıyo ya böyle salak salak. Sağanak gibi şiddetli  değil ama ıslatıyo. "ahmak ıslatan" ın bi tık yukarısı diyebiliriz. Öyle yağmurlarda o dolmuş, otobüs, taksi şöförleri, artık görüş alanları 0 a ininceye kadar cam sileceklerini çalıştırmıyolar ya. Ona sakın  takılmayın. Bu, şöförlerin bi çeşit eğlencesi sanırım. Böyle gözlerim ne kadar iyi görüyor testi midir, ne kadar zaman birine çarpmadan böyle gidebilirim merakı mıdır, yoksa işte bi çeşit adrenalin oyunu mudur bilmiyorum. Ama yolda giderken en gıcık olduğum şey, camın öyle yağmur damlalarıyla dolu dolu olmasına rağmen şöförün bişe yokmuş gibi davranması. Yani  ön kelebek camını (niyeyse hep eskimiş t shirt ün toz bezi style ıyla) silmek için azmeder, koltuğundan uzanır da, o cam sileceğini çalıştırmaz."bir tık" hareketinin aküde yarattığı ekşının peşinde midir nedir. Neyse..


Mp3 çıktı çıkalı, telefonlar müzik teknolojisiyle buluştu buluşalı, benim kulağımdan kulaklık neredeyse eksilmez oldu. Lise sonda hepimizin uzvu olmuştur zaten o kulaklıklar.Neyse doslar işte dün işe giderken mp3 ümü yanıma almamışım. Onun hüznünü yaşıyorken, otobüsü kaçırmayı da göze alamazken, otobüse binip de otururkenden bi baktım, sanki o otobüste kulaklık dağıtmışlar da herkes takmış havası!Bi yerden saz sesi geliyo bi yerden düm tektek dinliyo biri, bi yerden adam radyo programına gülüyo, biri klasik müzik dinliyo, diğeri trance falan.. anaaaa!Ben  ne zamandır gürültü duymuyosunuz aslında onu bi düşünün derim?"yolculuk gürültüsü" değişmiş, haberiniz olsun. Daha bi melodik havası var şimdilerde.


Aşk ı memnu var malum.sıktı da gerçi artık


Öptüm'n
Read more

Zamanı vaktiyle

Eskiden teletexten bişeyleri takip ederdik okuyucu hatırladın mı? show un kanal d nin falan teletextlerini açıp efendim yayın akışları olsun, hava durumu olsun fıkralar, şakalar böyle şeylere bakardık. işin ilginci mesela show unkine girerdin, onun hava durumu bölümü 552 mi ne olurdu. o 552 ye kadar 12345678 diye hızlı hızlı giderdi, çat diye çıkabilitesi yoktu onun. Böyle azimle o yeşil/sarı yazılara bakardık. Nası bi teknolojiydi o zaman biz cülük, teknoloji küçük tabi. İnternet falan bunlar yalan şeyler. hey gidi.. E sevin "benim yaşlarda okuyucu", bi çeşit teknolojisizlik yaşamadık demeyiz.
O zamanlar Cine 5 in dekoderli olduğu zamanlara denk geliyo. Jumanji nin ilk kez yayınlandığı, Romeo&Juliet in ısrarlar üzerine ikinci kere gecenin bi yarısı yayınlanmasıyla eş zamanlı. Hey gidiii diyor gibisiniz siz de..Hayır gitmemiş o. Bugün bi arkadaşımla konuşurken bu teletext teknolojisinden vazgeçmeyen insan olduğunu duydum.Hem de "bizim 10 yıl geriden gelen adamımız" borsa takip edermiş teletexten.Kanallar hala bunu güncelliyosa o kadar da geri diil mi acaba teletext ya..bilemedim.Ama artık,  eski teletext değil bizim gözümüzde.Eski yeri yok, kimler aldı onun yerini şimdi...O yazıları da bi atari oyunu havasında..ilginçti ilginç





Ve o adama seslenerek şunu söylemek isterim ki: Bence sen de bizimle yaşıtsın, ya da değişiksin, senin orda gazete de yokmuş..Ehueuh imkb 30 u falan teletexten takip etmek ne ya. (borsa bilgimi de çarptırırım ortaya.)
Haydi bakalım.. istisna olacak derecede kısa oldu farkeder misiniz bilmem. O yüzden bi de şarkı gelsin Lily Allen dan. videosunu bulamadım ama severim ben bu şarkıyı :





öptüm'n
Read more

bir cümle# 11

Bugün eve gelirken bindiğim dolmuşun şöförü, telsizden konuşup dalga geçtiği meslektaşına cevaben: "sen istersen bi konuşmaya başlama, birbuçuk konuşmaya başla ben yine sana kapak şeyler söylerim." dedi.("Sana kapak şeyler söylerim"i aslında nasıl söylediğini hayal gücünüze bırakıyorum.) birbuçuk konuşmak..




p.s: evet benimde aklıma binelimgidelim geldi:)
Read more

totally hand made!

   Ben şunca hayatımda birsürü hediye aldım. İkiz olunca pratikte x2 oldu. çok kez cüzdan aldım hediye olarak, bere, t shirt, hırka eldiven vs çok aldım..Özel hediyeler(!) de oldu, bileziklerim kolyelerim de.. Küçük şeylerle de genelde çok mutlu olurum.. Öyle büyük şeyler yapmacık geliyo diil de tam olarak, ne biliyim yahu,,  anlatabildim mi?Neyse..


Hayatımdaki en güzel, manidar, özenli ve bezenli hediyeyi geçen hafta almıştım. Canmn içisi Diren ve denizcan'm ın bana verdiği bu hediyeden daha önce bahsetmiştim. Şimdi onun yapım evresi fotoğraflarını aldım ve hemen yayınlamalıyım diyerekten pazar postumun başına yerleştiriyorum:



















Ve prototip böyle yapılıp,Ankara-İstanbul yol yapıp sahibine ulaştırıldı. Kimi zaman mutluluk o play-do hamurlarda işte.Anlatmak istediğim yani.. Neden manidar olduğu konusunu ne istediğini bilen insan postunda kullanmak üzere sonraki zamanlara saklamaya karar verdim.Ayrıca fotoğraflarda diren ve deniz in yanında hediyedeki karikatürleri çizerek şenlik havası yaratan S. e bir selam!


Havaların soğumasını,iklim değişikliğini konu edemicek kadar geç kaldım sanırım.Bugün dışarı çıktığımda inceden bir iki kar bile attı.Ani hava değişikliğiyle aniden aklıma unuttuklarım geliyo. Sıcak çikolatayı, tarçınlı marçınlı abidik çayları ve kalın polar üzerinde, bağdaş kurup koca paket cipsleri yemeyi, uykularından uyandırıyorum.Hasta olma mevsimimi de kabul etmek istemiyorum! ve de beni hafiften yoklayan her türlü kronik faranjitimden, nezle grip olayından DOMUZ GRİBİİİ diyerek korkcam diye korkuyorum.Aslında şuan geçirilen griplerin %99.9 u domuz gribi olarak ayakta atlatılıyomuş bilgisini verir bu paragrafı atlarım.


Aşçı ruhumu bugün mozaik pastaya kattım, üzerine de imzamı attım. Yok aslında imzam N şeklinde diil de işte benden bir parça diyelim o zaman.Çok güzel oluyo okuyucu benim mozaik pastam.Sen futbolda iddalı olabilirsin, bilgisayar oyununda, at binmede,konuşmada yazmada iddalı olabilirsin.İşte ben de mozaik pastayı öyle güzel yapıyorum, işin sırrı duygu katmakta!dermişim..









Size pazar şarkısı The Fray den gelsin.Heartless bilirsiniz aslında bu şarkıyı ama tahmin edersiniz belkide:





öptüm Pazarın son dakikalarında'n
Read more