Ay ben Yga da ufak bi tıkanma yaşadım mülakata çağırılmamak gibi, kader kısmet bu işler, onun yerine piyano kursuna gidiyim o zaman ben di mi? Üzülürüz birlikte falan demiştim ya, aslında hiç üzülmezmişiz, size orda anlık gerilim yaratmışım ben.Keşke yaratmasaymışım ama yaratmışım, napiyim o zamanlar üzülürüm gibime gelmişti.Hepimizin düşünceleri duyguları değişebiliyor.
Yemek yapma konusunda taktik geliştirmemin yanı sıra, bir el çabukluğu, bir el becerisi gelişimi de söz konusu bende. Kahvaltı konusunda uzmanlaşmayı düşündüğümden henüz üzerine pek düşmediğim bu konu beni ruhen ve bedenen yukarılara taşicak gibime geliyo. Yemek yemeye bayıldığım kadar dışardan paket paket gelen yemeklere de bayılıyorum. Kargolar beni nasıl sevindiriyosa, gelen bi paket yemek de o ölçüde sevindiriyor!!!
Ben diyorumki bence Akbank Sanat Cafeyi deneyin.Uzuunca zamandır gitmeye niyetlenip gitmediğim yerlerden bi tanesi orası.
Ve doslar tango yapmayı öğrendiğimde sokaklarda libertango çalacak.
Benim için internetten alışveriş yapmanın en güzel yanı kargonun gelmesi. Evet kargolarla gelen mutluluğumu önceki postlarımda da dile getirmiştim. Kargoyla bana gelen şeylere bayılıyorum!!Bunun dışında gerçekten aramaya üşendiğiniz onca şeyin her türlü fiyatlısını internette bulmanın lüksü tartışılamaz. Şimdiye kadar, gittigidiyor, buldumbuldum, hepsiburada dan alışverişler yaptım.Gayet de neşeli, bakılası, alınası kullanılası..
Size J'adore dan bahsetmek isterim. Minnacık, kışları çikolata kokan, eski fransız müziklerinin çalındığı, plaklı plakçalarlı, fransız stili kesilmiş sakallı garsonu olan, süpersonik sıcak çikolataları mevcut bi yer orası. Her şey çikolatayla ilgili. Çikolatalı tost, çikolatalı pastalar, fondü, bitter çikolatalı türevler vs vs..
Taksimde İstiklal üzerinde House Cafe nin tam karşısındaki aradan girdiğinizde en sondaki cafe. Gidin ve sıcak çikolatasını deneyin. Yanında ikram ettikleri çikolata kaşığı ve küçük kahve çekirdekli çikolataları da cabası!Getirdikleri suyun içine limon ve nane koymalarına rağmen o soft ferahlık da değişik bişi.
3. akşam erken kutlanan doğum günüyle ekşınlandı. KB ve sonrasında tabii ki Asmalı Mescit:) artık blog yazılarımın bi kısmını önceden yazmak için bi adet defterim var :)Akşamdan kareler:
Yeni favorim Calvin Klein Euphoria Spring Temptation yeni favorim, aşkım, kokumdur! Kesinlikle edinilmeli, kullanılmalı.. Bi tane edinmeliyim!!
Cumartesi günü Insomnia Becks şeysi var The Hall da. O gün akşam bişe yapmicak olursanız kim bilir oraya gitmek isteyebilirsiniz.Ama tabiki istemezsiniz, neden? çünkü doğum günümü kutliciim, o sıralarda benimle olursunuz:) Davetiyem vardı benim yine, ama gitmicem malesef ki.
Perşembe kulüp partisi, cuma güzel bir teoman konseri ve cumartesi doğum günümün kutlaması gibi ekşınlı planlarım var:) bi yaş daha büyüyorum ve erken kutlamasını yapıyorum!
Günün şarkısı dün gece den sonra tabiki Bob Marley den :
Sizi en çok ilhamlandıran yer neresi dediler "Cihangir" dedim.Annem, "Cihangir diye başını yediğinin farkında mısın?", dedi..
Bu arada bilgisayarın başından artık 24 saat ayrılmiyim diye gezinti, mekan olarak bi blog a imza atmaya karar verdim. Akademik takvime göre 2. dönem beni sevicek bi güzel, ben hala bunu sallamıyorum ve uzun vadeli şeyler yapıyorum.hayırlısı.. Aslında bu blog yaklaşık 3 aydır var ama ben sizden saklıyorum(haha saklamak evet), içinde az biriksin mekanlar o zaman açıcam.. vatana millete hayırlı olsun diye.Tekrarlıyorum bu blog 3 aydır var..
Ne biliyim adamımın en sevdiği şarkı ne!Bilseydim onu aşağıya iliştiriverirdim.O derece bişe hayranlık işte..Bi püsürük bilmiyoruz ama adam topu eline aldımı arkasından ışık beliriveriyo gözümüzde.Tamamen Iverson a odak olduğum zamanların üstünden de rahat bi bin yıl geçmiştir.Hep varmış gibi davranmışım fevri olmuş.Şimdi birden yine odaklanasım geldi işte yine, adam ortada yok artık!..Belki bir Jordan taktiğidir.Bi iki kere daha dönsün sahalara, ayrılsın, üzülelim sevinelim falan.Ama 2010 da gelsin ben istiyorum onu!
Neyse hep ayrı severdim Iverson ı onu diyim dedim..Bu yazı kim bilir ne zaman bir Vince Carter vedasıyla ikilenecek Tony Parker vedasıyla üçlenecektir büyük ihtimal. I LOVE THIS GAME! diyerek bitirmek istedim yazımı..
p.s:çocuğun hevesini o derece kursakta bırakmak iyi değil, o çocuğa git al bi forma!..
İşte kediler kuşlar böyle geçirdim son iki günümü..yga soruları hala duruyor.Gittikçe internet manyağı oluyorum sanırım,rüyamda wireless internete bağlanabilen bir telefonum olmadığı için hüzünlendiğimi gördüm.
Günün şarkısını eminimki daha önce yayınladım her ihtimale karşı bir tane daha gelsin.Led Zeppelin doslar:
Neyse YGA gittiğim en eğlenceli, en iyi konuşmacılara sahip, en sosyal sorumlulukla dolu ve en kalabalık seminerdi. Hayatımda ilk defa 7 konuşmacının konuşma yaptığı bi organizasyonda sıkılmadım ki genelde 1 konuşmacıda uyunur, kural budur.Bakış açılarımın falan yıkılayazdığı konuşmalar, düşünceler ve gerçekler vardı.Sıradışıdan da öte bi garipti.Hala tam olarak nesi farklı "yazarım"? diye sorsan, işte onu sana hala tam olarak açıklayamam okurum.O diil de, uyuyanlar olmuş ama biraz da yer kıtlığından dolayı en öne oturmuş olmamız bizi sürekli tetikte tuttu sanırım.Kısacası;
--Böyle başladı;
--Bunun 4 katı kadar kalabalıktı(gelenlerin çoğunu hiç anlamış değilim)
--Bu adamlar bizi süper performanslarıyla kopardı(saksafonla beggin, hot gibi kopkop şarkılara eşlik ettiler ve bütün salonu kopardılar.Gerçi "değişik" ler de vardı, kalkıp kafa baş tutup oynayan falan.):
--Şimdilik onlara "bunu" bıraktım:
--Böyle örnek oldu,böyle ilhamlandırdı, böyle konuştu, ve böyle bitirdi.Ve sevenler!!: en son yayınlanan "konferanstan görüntüler" slaytının, sıkça ve bitiş fotoğrafı bendim ama iki tarafın güzelliği için yayınlamıyorum!Görenler görmeyenlere bildirmesin,anlatmasın.. zira bir YGA slaytının benim fotoğrafımla bitmesi ve bolca benim fotoğraflarımı bulundurması akılda kalıcılığım açısından biraz işe yarar belki de diye düşünüyorum ve avunuyorum=)
Bütün bunlardan sonra yine sislerin içinde saklı bahçeden geçip evime ulaştım. Yorgun muydum hayır, cumartesi akşamı dışarı çıkasım var mıydı evet, zira hiç birini yapmayıp bugünkü brunch için uyumaya karar verdim.Evet, amacım uyumaktı ama olamadı tabi..Brunch KK nın bi etkinliğiydi vee "Malta Köşkü ndeydi. Yıldız Parkının içinde mis gibi orman havasında, şukela bir deniz manzarasında kahvaltılarımızı edip, sohpet ettik.Sevdim ben orayı, gidilesi,yenilesi,içilesi..Vee yine YGA peşimi bırakmadı azizim.O yönetim kurulu orada kahvaltıya gelmişti.Kendim için bi şansı mı kaçırdım bilmiyorum ama yanlarına gitmemin çok da bişe ifade etmiceğini düşündüm.Ama YGA ve onları bildiğimi gösterdim merak edilmesin..Brunch tan karelerr:
Ekşından ziyade bi sevgili günlük havasında oldu ama olsun idare ediediverin..
Günün şarkısı kendimi alamayarak, yarın varolan konserlerine gidememenin hüznü içinde Pink Martini den -pek de sakil bir videoyla ama- :
öptüm'n
p.s: okuyucu fikri velinimettir. "Bunlar da ilginizi çekebilir" bölümünü kaldırıyorum=))
Annem de "olur mu hiyç rüzgar esince onlar birbirine çarpıyo, ondan çıkıyo bu sesler." demiş gülerek. Ben de hem noel baba nın aslında yoğ olduğunu öğrenen o amerikan traşlı, aynı zamanda amerikan -sarışın çocuk gibi üzülmüş,hüzünlenmiş bir yandan da korkmayı bırakmışım.Neyse o günün devamında, annanemin evinde bırıcık hıcırık bişiler yaparken annemle annanem konuşurken duyuyorum bunu.Bir tek de bu cümleyi hatırlıyorum: "E Ölmüşle Bitmişe çağre yok." O anda ben -yine niyeyse- elimde ablamın defterini sanki çok bilirmiş gibi okumayı bırakıp, birden beynime çakan şimşeğe odaklanıyorum. Ölmüş le Bitmiş kim olaki??....
Evet okuyucu.. Uzuuuunca bir süre Ölmüş&Bitmiş kardeşler olduğuna inandım.Baya baya "Ölmüşle Bitmiş bi gün şuraya gitmiş.." şeklinde evcilik oyunları kuruyorum kafamda..Aklıma da hiç bu iki kelimenin olumsuzluk taşıması da gelmiyor. O derece Edi&Büdü gibi benimsemişim onları çünkü.Sonraları zaman geçtikçe, etrafımdakileri hayal gücümden uzak değerlendirmeye başlayınca(!) dedimki ölmüşle&bitmiş yokmuş..İçimde bir burukluk olmadı mı, oldu.Ölmüşle Bitmiş bendendi çünkü can dı. hihi:)
Bi internet sitesinde rasladığım şu köşe beni benden aldı okuyucu ya..Ben evdeki nadir zamanlarımı güzelce geçirmek istediğim için bahsettiğim yer benim için evde olmalı diye düşünüyorum.Ve bu köşeye sahip olsam, bence baya bişeyler değişir! Pazartesi sendromunun tamamiyle yok olması dışında, haftalık verimimin artacağı düşüncesinin, sonuna kadar da arkasındayım. "Fotoğrafının bile içimde yarattığı huzur.." desem benim için ne kadar önemli olduğunu anlatmış olur muyum? Büyütülecek ve gündemden düşmemesi gereken bişe evet aynen öyle!..
Milkyheadmarkasına bi göz atın. Bu kız herşeyi çiziyor, boyuyor. Ne de güzel ya!Benim de ayakkabılarımı boyayasım geldi de şimdi eğer kabiliyet yoksunu olmasaydım.Erkekler içinde bissürü bişiler var aslında.
Her yeri göresim,gezesim var..Nerde yeni bişe var ben orda oliyim istiyorum.Hep aklım ona gidiyo..Chillout havasından Cihangir modumdan beni uzak tutarlarsa eksilirim.Tarzını sevmediğim insanlara amacın ne deyiveriyorum.
bence ben işletmemi açıp işletirim, ya da yönetirim, ya da televizyona girer sunarım olmadı sundururum..yaparım!.